Günler su gibi akıp gidiyordu. Bu ev zamanla ikisine ait oldu. Artık ev sahipleri kendileriydi. Gelip gidenler ise misafirlerdi. Şehid, bazı günler uğrayıp ihtiyaçlarını soruyor, biraz sohbet ettikten sonra kendilerinden İslami hizmetleri hakkında bilgi alıp ayrılıyordu.
Bilal dün geceki polislerden kurtulmuş olsa da içi rahat değildi. Daha tedbirli olması gerekiyordu. Bazen en küçük bir hata neticesi ağır sonuçlar doğurabilirdi. Yaşadıklarını Şehid’e anlatıp elindeki kanlı poşet sayesinde kurtulduğunu söyleyince Şehid; –Daha dikkatli ol! Diye tembihte bulundu.
Bilal bir ön tedavi olarak yaralarının üzerine yanık merhemi sürüp yanan derinin daha fazla kurumasının önüne geçmeye çalıştı. Derisi kurumaya başlayan Metin’in yüzü her geçen dakika daha çok buruş buruş oluyordu. Yanık soğuyunca özellikle yüzündeki etkisi daha belirgin olmaya başlamıştı.
Tarık, cesaretiyle ve zekâsıyla ön plana çıkmıştı. Her nerede Cemaat mensuplarına yönelik bir saldırı yapılsa ya da saldırı olacağı haberi gelse Tarık mutlaka orada bulunup en ön saflarda yerini alırdı. Korkusuzdu, belki de bu yüzden İslam düşmanları bu korkusuz cengâveri ortadan kaldırmaya bu kadar kararlıydılar.
90’lı yıllarda bir haziran sabahıydı. Güneş havayı aydınlatmak için yavaş yavaş yükselirken, karanlık ise yerini aydınlığa terk ediyordu. Karanlığa galebe çalan aydınlık, gece karanlığının ihanet yuvalarında planlanan kirli işleri de açığa çıkarıyordu. Gün yeni olaylara gebeydi. Kararmış kalpler tarafından haziranın sıcak havasına kan kokusunu bulaştırmak için tüm hazırlıklar yapılmıştı. Biri yirmi, diğeri yirmi üç yaşlarında iki kişi silahlarını bellerine takıp kan kusturmak için yola koyulmuşlardı. Hedeflerinde yine bir Cemaat mensubu vardı.
Polis amiri tamda böyle bir cevap bekliyordu. Bugüne kadar bu tür baskınlarda yakaladıkları birçok kişiye buna benzer soru sorduğu halde hiçbirinden ilk etapta doğru cevap alındığına şahit olmamıştı. Polisin kendince doğruya ulaşmak için geliştirdikleri bazı yöntemler vardı. Onlardan en etkilisi hiç şüphesiz kişiyi ölümle korkutmaktı.
Acildeki hasta bakıcı Asım amcanın getirdiği yaralıyı hemen bir kabine alıp eline baktı. Acil müdahale gerekiyordu. Doktor çağrıldı. Gelen doktor bir yandan Garip’in elinin üzerindeki yanan derileri kaldırıyor öte yandan Asım amcadan olayın nasıl olduğunu sorup duruyordu. Asım amca ise doktora olanları kendi evinde yaşanmışçasına anlatıyordu.