Diyarbakır Sokakları-13. Bölüm
13. BÖLÜM
Gündüzün sona erip karanlığın hâkim olduğu gece vaktiydi. Gökyüzünde Güneş’in yerini yıldızlar almış olsalar da elektrik ışıkları sayesinde cadde ve sokaklar aydınlıktı. Karanlık artık eskisi kadar içindekilerini saklı tutamıyordu. Etraftaki sokak lambalarının yanı sıra evlerden süzülen ışık huzmeleri ortalığı gündüz gibi aydınlatmaya yetiyordu.
Bilal, Kemal’in pansumanında kullandığı kanlı sargı bezlerini bir poşete koyup uygun bir sağlık kabininin çöpüne atmak için evden çıktı.
Dikkat çekmemek için Yanıkköşk’te bulunan Ziraat Bankası’nın Bağlar şubesinin bitişiğindeki sokaktan geçip arka taraflardan Bağlar Sağlık Ocağına varmayı düşünüyordu. Elindeki poşetiyle pek dikkat çekmediğini düşünse de tedbir olsun diye sokak aralarından gitmeyi uygun bulmuştu. Tıpkı Şehid’in dediği gibi, “Küçük bir şey gibi görünse de sen tedbiri elden bırakma.” O da aynısını yapıyordu. Caddeden gitmek riskli olduğu için sokakları tercih etti. Hem sokakları avucunun içi gibi bilirdi. Kötü bir şey ile karşılaşacağı zaman kaçacağı yerleri iyi bellemişti. Onun zihni bunlarla meşgul yürürken karşıdan gelen altı kişiyi fark etmemişti. Onları fark edince de geri dönmek için çok geç kaldığını anladı.
Ellerinde Kalaşnikof silahları olduğu halde sokağı enlemesine kesen polisler kimlik kontrolüne çıkmışlardı. Bilal, onlara doğru yaklaşmaya devam ederken bir yandan da aklında kaçış planları yapıyordu.
Aralarında yirmi metreye yakın bir mesafe vardı. Arkasına dönüp baktı. Kaçacak olsa o daha sokağı dönmeden kurşunu yerdi. Az ilerde yaklaşık üç metre sonra sağ tarafında bir sokak vardı. O sokağa girebilirse kaçıp kurtulabilirdi.
Hiç bozuntuya vermeden polislerin üzerine doğru yürümeye devam etti. Tam da istediği sokağa gelince yönünü değiştirip sağdaki sokağa girdi. Polislerin ona seslendiğini duyduğu gibi bütün hızıyla koşmaya başladı.
Sokaktan kimse çıkmayınca polislerden ikisi koşarak sokağın başına geldiler. Sokağa girenin kısa sürede kaybolmasına şaşırdılar. Polislerden biri;
–Belki de evi buralarda bir yerdeydi de eve girmiştir, dedi.
Bir başka polis;
–Ne kapı zili duyduk ne de açılan bir kapı, dedi.
Arkadaşlarını ikna edip sokağa daldılar. Sağlarına ve sollarına bakıp kaçan Bilal’i aradılar. Bilal onları atlattığını düşünüp kaçmayı bırakmış, koşar adımlarla dikkat çekmeden yürümeye çalışıyordu ki ardından gelen ses ile irkildi:
–Hey sen! Oradaki dur! Diye ihtar çekti onu fark eden polislerden biri.
Bilal arkasını döndüğünde polisleri görünce tekrar kaçmaya başladı. Sokak aralarında bir koşuşturma başladı. Her taraf aydınlık olduğu için polisi atlatmak imkânsız gibiydi. Oysa sözde geceydi. Her tarafın karanlık olmasını o kadar çok isterdi ki…
Polislerin kendisini yakalayacağını zannedip en azından elindeki poşetten kurtulmanın iyi bir fikir olacağını düşündü. Poşeti uygun bulduğu bir yere fırlattı. Polisler fırlatılan poşeti görünce bomba olma ihtimaline karşı takibi bıraktılar.
–Hayatlarımızı bir suçlu için riske atmaya değmez, dedi içlerinden biri.
Bilal onlardan oldukça uzaklaşıp takip edilmediğinden kesin emin olduktan sonra yolunu değiştirerek farklı yollardan eve geldi.
Polisler bir süre patlamanın olmasını bekledikten sonra herhangi bir şey olmayınca bomba ekibini çağırdılar. Poşeti fünyeyle patlattıklarında içindeki kanlı sargı bezlerinin havada uçuştuğunu gördüler.
Polisler kanlı sargı bezlerini gördüğü zaman çok şaşırsalar da bunun altında başka bir şeyler olduğunu biliyorlardı. Kanlı sargı bezlerinden bir şey çıkabilir de çıkmaya bilirdi de. Bu bezlerden birkaç parça alıp kriminale incelemek için gönderdiler. Kan sahiplerinin kim olduklarını öğrenebilirlerse kaçan kişi hakkında belki de bilgi sahibi olabilirlerdi.
Bilal dün geceki polislerden kurtulmuş olsa da içi rahat değildi. Daha tedbirli olması gerekiyordu. Bazen en küçük bir hata neticesi ağır sonuçlar doğurabilirdi. Yaşadıklarını Şehid’e anlatıp elindeki kanlı poşet sayesinde kurtulduğunu söyleyince Şehid;
–Daha dikkatli ol! Diye tembihte bulundu.
Daha sonra Bilal’in aramaya takıldığı yere Yusuf’u gönderip etrafa göz atmasını istedi. Polis aramalarına karşı Yusuf’u uyardı. Yusuf, Bilal’in tarif ettiği yere gittiğinde etraf polis kaynıyordu. Ellerindeki robot resmin sahibini aradıkları aşikârdı. Her sokak köşesi polislerce tutulmuştu. Sokağa giren birisinin kesinlikle kurtuluş şansı yoktu. Yusuf soğukkanlı bir şekilde polislerin elindeki robot resmi görebilmek için arama noktasına yaklaştı.
Onu durduran bir polis üst aramasını yaptıktan sonra nerden gelip nereye gittiğini sordu. İfadesi alınan Yusuf, polisin elindeki robot resmi görebilmişti. Gördüğü anda onun Bilal olduğunu anladı. Bilal’i neden aradıklarını tahmin edemese de bunun hiç de iyi bir şey olmadığını tahmin etti.
Kemal’in pansumanı için Bilal kendi yerine Yusuf’u gönderdi. Yusuf’tan bir müddet kanlı pansuman bezlerini hiçbir yere atmayıp evde bırakmasını istedi. Kemal’in tedavisi sürdüğü sürece eve çok dikkatli gidip gelmesini tembihlemişti. Üç gün boyunca Kemal’in tedavisine gidip gelen Yusuf ortalığın sakin olduğunu söyleyince Bilal, ondan bugün tüm kanlı sargı bezlerini bir poşete bırakıp gündüz vakti Bağlar Sağlık Ocağının çöplüğüne atmasını istedi.