41.84
  
48.67
  
114309.00
  
97.47

Diyarbakır Sokakları-9. Bölüm

Diyarbakır Sokakları-9. Bölüm

  9. BÖLÜM

Dışarda buz gibi bir kar havası vardı. Şubatın zemheri ayazı insanın kanını dondurmaya yetiyordu. Bu soğuk havaya bir de binaların kalorifer bacalarından sızan dumanlar eklenmiş, hava adeta kararmıştı. Günün ışıklarını karartan siyah dumanlar nefes almayı güçleştiriyordu.

Sabahın erken saatlerinde herkes sıcak yatağında uykunun tadını çıkarırken hiç beklenmedik bir anda Bilallerin kapı zili üç defa aralıklarla çaldı. Yusuf kapıya koştu. Kapı merceğinden dışarıya baktığında çok şaşırdı. Kapıda örtülü genç bir kız vardı. Ama kapı çalışı şifreliydi.

Kapıdaki genç kız bir kez daha aralıklarla kapıyı çaldı. Yusuf kapıyı açmaktan vazgeçip Bilal’i uyandırdı. Bilal, kapı merceğinden baktığında kardeşini görünce şaşırdı.

Yalnız kaldığı zamanlarda eve temizlik için gelen kardeşinin artık gelmemesini istemişti. O günden itibaren abisinin burada kaldığını biliyordu. Kapıyı açıp kardeşini içeriye aldı.

Bu arada Hamza ve Şehmus’da uyanmış gelenin kim olduğunu merak etmişlerdi. Bilal, gelenin kız kardeşi olduğunu onu söyleyip boş olan odaya aldı. Kız kardeşinin endişeli yüzünden ters giden bir şeyin olduğu okunuyordu. Kız kardeşi soluklanıp nefes aldıktan sonra Bilal kötü bir şey olduğunu sezmiş olduğundan direkt konuya girdi:

–Hayırdır! Sabahın bu saatinde seni buraya getiren ne? Diye sordu.

Kız kardeşi;

–Dün baba bir evin taşıma işinde çalışırken merdivenlerden ayağı kaymış. Taşıdığı mobilya ayağının üzerine düşüp kemiğini kırmış. Şu anda hastanede yatıyor. Anne çok endişeli bir durumda, durmadan seni soruyor. Babamızın durumuyla ilgilenmen için eve gelmeni istiyor.

–Babamın şu anda durumu nasıl?

–Şu an hastanede, endişe edilecek bir şey yok. Ayağındaki kırık dışında durumu iyidir. Bir müddet çalışamaz galiba.

–Dün niye gelmedin?

–Çok ciddi bir şey olmazsa gelme demiştin. Eğer anne seni istemeseydi belki de yine gelmezdim.

Bilal giyinip evdeki arkadaşlarına eve gitmesi gerektiğini söyledikten sonra:

–Şayet Şehid gelirse eve gitmem gerektiğini söyleyin. Gelince ona durumu ben anlatırım, dedi.

Bilal, vakit kaybetmeden kız kardeşiyle birlikte eve gitti. Annesini telaşlı bir şekilde görünce ellerini öpüp hal ve hatırını sordu.

Annesi, Bilal’ini gördüğü için çok sevinmişti. Eşinin yokluğunda ona teselli verebilecek tek kişi, oğlu, Bilal’i gelmişti. Bilal, annesinin yanında biraz kalıp onu teselli ettikten sonra kız kardeşiyle birlikte hastaneye gittiler. Babasının ayağı alçıya alınmış uzanıyordu. Bilal’i görünce onun da yüzü güldü. Oğlunu görmeyi hiç beklemiyordu. Bu sabahın hayra vesile olmasını diledi.

Bilal babasıyla hal hatır sorduktan sonra hemşirelerden babası hakkında bilgi aldı. Ciddi bir şey yok gibi görünüyordu. Bir müddet evde istirahat etmesi gerekecekti. Bu durumda Bilal ailesinin nasıl geçineceğini düşündü. Zira evde çalışan tek kişi babasıydı.

Kafasını kurcalayıp duran bir sorun ortaya çıkmıştı. Babası bugüne kadar hamallık yapıp ailesinin nafakasını kazanmaya çalışmıştı. Oysa şimdi artık çalışamaz duruma gelmişti. Bundan böyle ailesinin nafakasını kendisi kazanmalıydı. Bunu nasıl yapacağını bilemedi. Bir yandan İslami hizmetlerdeki görevleri öte yandan ailesinin bakımı…

O gün, gün boyunca hastanede babasının yanında kaldı. Onunla yakından ilgilendi. Onu yalnız bırakmamak için elinden geleni yaptı. Bu durum babasının gözünden kaçmamıştı. Oğluyla gurur duyuyordu. En azından kendisine bir şey olması durumunda ailesinin sahipsiz kalmayacağından emindi.

Şehid, Bilallerin evine uğrayıp onu göremeyince Yusuf sabah yaşanan durumu anlattı. Gelen genç kızdan söz edince Şehid gelenin kız kardeşi olduğunu tahmin etti. Bir sorun olduğunu anlasa da bunu evdekilere söylemedi. Yusuf’tan sağlık malzemelerini alıp kendisiyle gelmesini istedi.

Ertesi gün Bilal babasını hastaneden çıkarıp eve getirdi. Sağ bacağı neredeyse tamamen ezilmiş olan babası yürüyemiyordu. Onun için hazırlanmış olan yatağa uzanıp istirahate çekildi. Bilal durumu haber vermek için kaldıkları eve uğradı. Şehid’in gelmesini beklerken aklında hâlâ geçim konusunda bundan sonra ne yapacağıyla ilgili düşünceler vardı. Bir türlü içinden çıkamadığı bu düşünceler yüzünden olsa gerek çok durgun görünüyordu.

Hamza ve Şehmus, cesaret edip ona ne olduğunu sormaktan çekiniyorlardı. Bilal kanepede oturmuş başını iki elinin arasına alıp düşünüyordu.

Öğleden sonra Şehid ve Yusuf birlikte eve geldiklerinde Şehid ve Yusuf’un da moralleri bozuktu. Şehid, Bilal’i görünce biraz olsun sevinse de Bilal sevinecek durumda değildi.

Bilal, Şehid’le yan odaya geçip babasının geçirdiği kazayı anlattı. Şehid geçmiş olsun dileklerinde bulunurken Bilal soğuk bir şekilde;

–Sağ ol abi, dedi.

Şehid;

–Hayırdır, sende sanki başka bir şey var, dedi. Bilal, istemese de anlatmak zorunda olduğu için;

–Abi biliyorsun ben evin tek erkek çocuğuyum. Bugüne kadar babam ailenin nafakası için çalışıp durdu. Oysa şimdi aileye bakacak kimse kalmadı. Benim bu konuda kafam karıştı. Ailemin sorumluluğu bundan böyle benim üzerimde. Babam bu haldeyken onları yalnız bırakmak içime sinmiyor, dedi.

Şehid ona tebessüm edip;

–Senin ailen bizim de ailemizdir. Onların derdinin bizim de derdimiz olduğunu bilmen gerek. Biz, kardeşlerimiz rahat olsun diye didinip duruyoruz. Seninle birlikte kaç kardeşimize yardımcı olduğumuzu ne çabuk unuttun.

–Unutmadım abi! Sadece bundan sonra ne olacak diye merak ediyorum.

–Merak edilecek bir şey yok. Bir aile yardıma muhtaçsa ona yardım etmek Cemaat olarak görevimizdir. Biz üzerimize düşenlerden mesulüz.

–Bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum. Yani ailemin yanında kalıp onların nafakası için mi çalışmam gerek yoksa…

–Senin hizmetin yaralı kardeşleri tedavi etmektir. Ailenin nafakasını düşünmek değil. Bırak onu biz düşünelim. Ama sen, “Ben bundan böyle ailemin yanında olmak istiyorum,” dersen bu başka tabi…

–Abi sen de biliyorsun ki benim tek derdim kardeşlerime yardımcı olmaktır. Ama ailem bu durumdayken gönlüm rahat değil. İnsanlara yardımcı olayım derken kendi ailemi ihmal etmek bana pek doğru gelmiyor. Bunun yanlış olduğuyla ilgili kafamda şüpheler var. Bunu düşünmeden edemiyorum, dedi.

–Bu güzel bir şey, aileni düşünmen, onlar için endişelenmen takdire şayandır. Ama Cemaate de güvenmen gerek.

–Güveniyorum abi. Hem de çok güveniyorum.

–O zaman sorun ne?

–Sorun ailemin bunu bilmemesidir. Anne ve babama göre artık benim eve dönme zamanım gelmiş. Annem;

–Bundan böyle baban çalışamaz, ona ve bize ne olacak? Diye bana sorunca dünyam yıkıldı.

–Merak etme onlar Allah’ın izniyle mağdur olmayacak. Rezzak olan Allah onları namerde muhtaç etmez. Kimseye muhtaç etmez inşallah. Sen yine de istersen biraz daha iyi düşün. Eğer kardeşlerine yardımcı olmaya devam edersen biliyorsun ki burada kalmalısın. Yok, ben ailemin yanında kalmak istiyorum dersen bunu da anlayışla karşılarız.

–O ne demek abi. Ben tabi ki de İslami hizmetlerimden dolayı çok memnunum. Benimki bir kuruntu ve vesveseydi. İnşallah senin sayende o da geçti.

Bilal bir müddet evde kalıp ailesiyle birlikte vakit geçirdi. Babasının her geçen gün kendisine gelmesi üzerine onlara gitmesi gerektiğini söyleyince annesi buna engel olmak için;

–Bizi ve babanı bu halde bırakıp nereye gidiyorsun? Diye sordu.

Bilal, annesinin ellerini öpüp okşadıktan sonra;

–Sizi bıraktığımı kim söyledi. Ben sadece yapmam gerekeni yapacağım. İslam’a hizmet etmem gerek. Eğer hizmetimi aksatırsam başka kardeşlerim zarar görür. Sen söyle annem başka kardeşlerimin zarar görmesini ister misin?

–O ne biçim söz oğlum. Ben niye kardeşlerinin zarar görmesini isteyeyim. Allah tüm Müslümanları korusun.

–O yüzden gitmem gerek. Eğer ben hizmetten geri kalırsam, bir başka kardeşim hizmetini yerine getirmezse işte o zaman kardeşlerime kötülük yapmış oluruz.

Annesiyle konuşulanları duyan babası Bilal’i anlıyordu. Gitmesi gerekiyorsa gidecekti. Kalması noktasındaki isteklerinden çoktan vazgeçmişlerdi.

Babası;

–Hanım! Bırak karışma ona, eğer gitmesi gerekiyorsa gitsin. Allah azze ve celle bugüne kadar bizi kimseye muhtaç etmedi bundan böylede inşallah etmez, dedi.

Annesinin gönlü razı olmasa da Bilal’inin gitmesine izin verdi.

Bilal evden ayrılmadan önce kız kardeşiyle biraz konuşup ancak acil durumlarda kaldığı eve gelmesini söyledi. Anne ve babasının ellerini öptü ve onlardan helallik alarak;

–Fırsat buldukça geleceğim inşallah, deyip evden ayrıldı.

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar