41.84
  
48.67
  
114309.00
  
97.47

MURAT'IM-16.BÖLÜM

MURAT'IM-16.BÖLÜM

16.BÖLÜM

Sağlık kabini, evlerinden yaklaşık beş yüz metre uzaklıktaydı. Yeni açılmış olan sağlık kabini, eski binaların arasında mimari yapısıyla göz kamaştırıyordu. İçi de tıpkı dışı gibi konforluydu. Sağlık kabininden çok, özel hastaneyi andırıyordu. Hastaların, tedavi için yatak odaları da bulunan ikinci ve üçüncü katlara, sürekli hasta taşınıyordu. Aşırı yoğun olmasa da bir sağlık kabinine göre yoğun sayılırdı.

Hastabakıcının işaretiyle Murat, kendisine tarif edilen doktor odasına girdi.  Murat’ın doktor odasında fazla kalması, Ali’yi endişelendirmişti. Ali sadece muayene olacak olan Murat’ın gecikmesi üzerine, hasta kabul bölümündeki kayıt yapan hemşireden, abisinin neden bu kadar uzun süre içeride kaldığını sordu. Hemşire: “Ne zaman girdi doktor odasına” diye sorunca, Ali: “Yaklaşık kırk dakikadır” dedi.

Hemşire de bu sürenin muayene için uzun olduğunu bildiğinden, yerinden kalkıp, Murat’ın muayene olduğu doktor odasına girdi. Doktor, yanındaki birkaç meslektaşıyla birlikte Murat’ı muayene ediyordu. Hemşire, odadan çıkıp Ali’nin yanına gelerek: “Birazdan çıkarlar” dedikten sonra, yerine geçip, kaldığı yerden işine devam etti. Ali, her geçen dakika daha bir endişeleniyordu. Yaklaşık on dakika sonra Murat’ın, yanında doktorla, kendisine doğru geldiğini görünce kendisi de bu bekleyişi kısaltmak adına onlara doğru hareket etti. Doktor:

–“Murat KAYA senin neyin oluyor? Diye sordu Ali’ye. Ali:

–“Abimdir” dedi. Doktor:

–“Yaptığımız muayene sonucunda anladığımız kadarıyla, abinin sorunu kalptedir. Bunu tam olarak anlayabilmemiz için uzman bir arkadaşımızın gelip onu muayene etmesi gerek.” dedi. Ali:

–“Abimin kalp sorunu olduğunu nereden çıkardınız. Kısa bir süre önce soğuk aldı. İyileşmeyince buraya geldik.” dedi. Doktor:

–“Abinin hastalığının, soğuk algınlığıyla alakası yok. Nefesinin kesilme sebebinin, kalp olduğunu düşünüyoruz.”

Ali, doktorun dedikleri karşısında şaşırmıştı. Murat’a baktı. Murat’ın konuşacak hali yoktu. Çok bitkin görünüyordu. Murat’ın bir şeyler söylemesini bekleyen Ali, onun sessizliğini koruduğunu görünce:

–“Uzman arkadaşınızın gelip muayene etmesi için ne yapmalıyız diye sordu.” Doktor:

–“Uzman doktorun muayene ücretini ve yol masraflarını karşılamanız gerek.” Ali:

–“Ne kadar bir masraftan söz ediyorsunuz?” diye sordu. Doktor:

–“Uzman doktor, özel olarak buraya geleceği için, özel muayenelerde uygulanan muayene ücretini vermeniz ve buraya gelmesi için taksi parasını ödemeniz gerekir. Eğer bunu yapabilecekseniz,  telefon edip çağırabilirim.” Dedi. Ali:

–“Sizinle açık konuşmak istiyorum. Bizim paramız yok. Buraya bile gelebilmek için birilerinde para almak zorunda kaldık. Bu yüzden uzman doktora verecek paramız yok. Eğer sizin elinizden bir şey geliyorsa sizden ricam, yapmanızdır. Aksi takdirde yapacak başka bir şey yok elimizde.”

Doktor, Ali’nin açık sözlülüğünü takdir etti. Ali’ye nereli olduklarını sorup, cevabını aldıktan sonra herhangi bir sağlık sigortalarının olup olmadığını sordu. Ali, herhangi bir sağlık sigortalarının olmadığını söyledi. Doktorun işi gittikçe daha zorlaşıyordu. Bu gençlere nasıl yardımcı olabileceğini düşünmeye başlamıştı.  Zira her şey bir yana, Murat’ın durumu her geçen saat daha bir kötüleşiyordu.  Öksürükleri artmıştı. Ali ile doktor arasındaki diyaloğun nereye varacağını merak ediyordu.

Doktor, Murat’ın öksürüklerinin artması üzerine, onun koluna girip, duvar kenarında dizili olan koltuklardan birine oturttu.  Yanlarına gelen Ali, Murat’a: “Nasılsın?” Diye sordu. Murat o kadar rahatsızdı ki, Ali’nin sorduğu soruya ancak, başını hafifçe sallayarak cevap verebildi. Murat konuşunca, öksürükleri artığından, daha fazla konuşmak istemiyordu. İçinde bulundukları durumdan henüz kurtulamamışken, bir de hastalığıyla uğraşmak zorunda kalmasının hikmetini düşünüyordu. Allah’ın her işinde bir hikmet olduğunu biliyordu. Buna rağmen, ağzından yanlış bir söz çıkmamasına dikkat ediyordu. Doktor:

–“Paranız olmadan, abinin burada tedavi edilmesi imkânsızdır. Memleketinizde de mi tanıdığınız yok?” Diye sorunca, Ali ilk kez Murat’ın hastalığı için Diyarbakır’a gitmeyi göze alabileceklerini düşündü. Zira başka çareleri yoktu. Eğer doktorun dediği gibi Murat’ın durumu gerçekten ciddi ise, bunun mesuliyetini taşıyamazdı. Onu kendi haline bırakmaktansa, birlikte her türlü musibeti göze almaya hazırdı. Allah azze ve celle kendileri için ne takdir etmişse, ondan kaçış olmadığını biliyorlardı. Bu yüzden Murat’ın tedavisi için Diyarbakır’a gitmek gerekse bile, gitmeyi göze alarak doktora sordu:

–“Şayet memlekete gitmek istersek, abimin tedavisini orada akrabalarımızın yardımıyla yaptırmayı düşünürsek, bu konuda bize tavsiyeniz ne olur?” diye sordu. Doktor:

–“Size tavsiyem, hiç vakit kaybetmeden, bir an önce gidip, abinin tedavisine başlamanızdır. Hatta mümkünse bu akşam yola çıkın. Abinin durumu gerçekten de hiç iyi değil. Eğer memlekete gitmeyi düşünürseniz, ben kendisine geçici bir iğne yaparım. Ama otobüs yolculuğu ona zarar verebilir, onu yalnız gönderme, yanında mutlaka bir refakatçisi olsun!” dedi. Ali:

–“Eğer bu gece Diyarbakır’a giden otobüs bulabilirsek, yola çıkarız.” dedi.

Doktor, Ali’nin sözü ürerine Murat’ın koluna girip, onu tekrar muayene odasına götürdü. Yolda rahat etmesi için iğne yaptıktan sonra, onları uğurladı.

Murat ile Ali, sağlık kabininden çıkıp, yakınlardaki bir parka gittiler. Banklardan birine oturup, ne yapacaklarını konuştular. Daha doğrusu, Ali konuştu. Murat sadece onu dinleyebildi.

 Doktorun anlattıklarından sonra, hastalığının ciddiyetini öğrenmesi, Murat’ı değiştirmişti. Artık hiçbir şey düşünecek durumda değildi. Sanki ne olursa olsun der gibi bir hali vardı. Kendisinden vazgeçeli çok olmuştu. Ama düşündüğü kendisi değildi. Asıl düşündüğü ailesi, özellikle de anne ve babasıydı. Kendisine bir şey olması umurunda olmasa da, ailesini düşündükçe, içinden çıkılmaz bir kördüğümün içinde görüyordu kendisini.

Ali, tüm riskleri göze alıp Diyarbakır’a gitmekten söz ediyordu. Murat bunun ne demek olduğunu biliyordu. Her tarafta Cemaate yapılan polis operasyonlarının devam ettiği bir zamanda Diyarbakır’a gitmek, bile bile yakalanmayı göze almak demekti. Bu yüzden Ali’nin kendisiyle gelmesini istemedi. Ama Ali onu asla yalnız bırakmayacağını söyleyip: “Yakalanacaksak birlikte yakalanırız. Şehid olacaksak birlikte olacağız” dedikten sonra, Murat’ı minibüse bindirdi. Murat, önden, otogara gidip biletleri alacaktı. Kendisi de Murat’ın evine gidip, Murat ve kendisi için birkaç parça elbise alacak, sonra ailesine durumu anlatıp onları kayınvalidesine bıraktıktan sonra Murat’la buluşmak için otogara gidecekti.

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar