41.84
  
48.67
  
0.00
  
97.47

MURAT'IM-18.BÖLÜM

MURAT'IM-18.BÖLÜM

18.BÖLÜM

Mehmet amca, Ankara’ya gitmek için tüm hazırlıklarını yapmıştı. Yola çıkmaya hazırdı. Akşam eve geldiğinde, Ankara’ya gitmek için hazırlıklarını yaptılar. Şimdilik sadece üç kişi gideceklerdi. Ali de onlarla birlikte olacaktı. Ertesi gün yola çıktıklarında Murat ile Ali, yolculuk sırasında Ankara’nın ne kadar tehlikeli olduğunu konuşup, bu konuda neler yapabileceklerini tespite çalıştılar. Ankara’nın başkent olması hesabıyla çok sıkı güvenlik tedbirlerinin olduğunu biliyorlardı. Bu konuda başka seçenekleri olmadığı için, her zaman yaptıkları gibi kendilerince tedbir alacaklardı. Gerisini Allah’a tevekkül edeceklerdi. Kendilerini nelerin beklediğini bilmediklerinden, endişe ediyorlardı.

Hastaneye yatış işlemleri sırasında her hangi bir sorun çıkmaması için bazı tedbirler almışlardı. Diyarbakır’da bu tedbirleri işe yaramıştı. Bunu Ankara’da da yapabilirlerdi. Murat’ın babası, aldıkları tedbirleri çok abartılı ve sakıncalı görse de, oğlunun ısrarları yüzünden onların işlerine karışmıyordu.

Ankara’ya vardıklarında, onları, Murat’ın kayınbabası karşıladı. Diyarbakır’daki yaşanan olaylardan, ailesini korumak adına, akrabalarının yoğun olduğu Ankara’ya taşınmıştı. Buradaki akrabaları sayesinde Ankara’ya yerleşmekte pek sıkıntı çekmemişti. Kendi halinde yaşamına devam ediyordu. Bugün damadı ve dünürünü görünce, onları misafir etmenin ne demek olduğunu kendisi de biliyordu. Aranan birini evine alıp, onu barındırmanın suç olduğunu bilse de, evine gelen onun damadıydı. Damadının İslami yaşantısını biliyordu. Zaten kızını istediği zaman Cemaat mensubu olduğunu bildiği için, güvenerek vermiş ve bundan da memnuniyet duymuştu. Polis tarafından arandığını duyduğu zaman da tüm Müslümanların başına gelen bu kaçınılmaz son için hiç pişmanlık duymadığı gibi, onlara her zaman elinden geldiğince yardımcı oluyordu. Şimdi bir kez daha yardımına ihtiyaçları olmuştu. Ankara’yı iyi bildiği için, onları en güvenli bir şekilde evine götürdü. Damadının yanındaki Ali’yle de damadı sayesinde tanışmış, onunla birlikte olduğunu biliyordu. Misafirlerini alıp evine götüren Murat’ın kayın babası, hastalığı hakkında onunla biraz konuşup, hastalığının ne olduğunu öğrendi. Ardından, Ankara’daki Kardiyoloji dalında ün yapan birkaç doktorun adresini, dünürüne verdi. Mehmet amca, gelmeden, dünüründen bu konuda araştırma yapmasını istemişti anlaşılan.

Sabah, ilk işleri, hastaneye gitmek oldu. Gerçekten hastane de, Türkiye’nin her yerinden gelenlerle, ana baba günüydü. Ali, sıraya girip, daha önceden ismini öğrendiği doktorda muayene olmak için fiş aldıktan sonra, bekleme salonunda sıralarının gelmesini beklediler. Sıraları geldiğinde Mehmet amca ve Murat içeri girdiler. Doktor o kadar kibirliydi ki, dönüp onların yüzüne bile bakmadan şikâyetlerinin ne olduğunu sordu. Murat, rahatsızlığını anlattığında doktor hala önündeki dosyaya bir şeyler yazmakla meşguldü. Murat, rahatsızlığını anlattıktan sonra, hiç muayene etmeden, hemşiresini çağırıp: “Bunlara yardımcı ol!” Diyerek, hastasına, hemşireyi takip etmelerini işaret etti.

Mehmet amca ve Murat, bundan hiçbir şey anlamasalar da, hemşireyi takip ettiler. Doktorun odasından çıktıktan sonra hemşire onlara, doktorun özel muayene adresini gösteren bir kartvizit uzatıp, oradan randevu almalarını ve doktorla orada görüşmelerinin daha iyi olacağını söyleyerek, onları uğurladı. Murat bu durumdan hiçbir şeş anlamasa da, Mehmet amca anlamıştı. Türkiye’de bir dönemler işler böyle yürürdü. Her doktorun özel bir muayenesi vardı. Hastaneye gitmeden, bu doktorların özel muayenesine gidilir, orada muayene ücreti ödendikten sonra hastalara bakılırdı.

Mehmet amca, hemşirenin ne demek istediğini anlamıştı. Hiç vakit kaybetmeden hastaneden ayrılıp, ellerindeki, doktorun özel muayenesini gösteren adrese gittiler. Oradan akşam vakti için randevu aldıktan sonra, eve geri döndüler. Akşama kadar bekledikten sonra, randevu saatinde doktorun muayenesinde olacak şekilde evden ayrıldılar. Doktorun muayenesine geldiklerinde çok az bekledikten sonra, sıraları gelince, doktor odasına yine Mehmet amca ve Murat birlikte girdiler. Doktor bugün onları hastanede karşıladığından daha sıcak karşılamıştı. Murat’a rahatsızlığını sorup, sanki onlarla ilk kez karşılaşıyormuşçasına ilgi ve alaka gösterdikten ve Murat’ı muayene ettikten sonra:

–“Hastalığı çok ilerlemiş. Kalp kapakçıkları çok aşınmış. Bir an önce hastaneye yatması gerek.” Dedi. Sekreterinden, bir kartvizit istedi. Kartvizitin arkasına “Yatması gerek” diye bir not düştükten sonra Mehmet amcaya verip:

–“Yarın bu kartı hastanedeki hemşireme verin o size yardımcı olacaktır.” dedi.

İşlerini halletmenin rahatlığıyla eve döndüklerinde, yarın hastaneye yatacağı için gerekli olduğunu düşündükleri bazı hazırlıklar yaptılar.

Sabah kahvaltısının ardından, hastaneye gitmek için evden çıktılar. Hastaneye varıp, ellerindeki kartı doktorun hemşiresine verip, arkasındaki yazıyı gösterdiler. Doktorunun kartvizitinin arkasındaki el yazısını tanıyan hemşire, yanındaki hastalarını alıp onları başka bir bölüme götürüp, kendi doktorunun selamını söyleyip, oradan ayrıldı.

Hemşirenin gittiği bölüm, hastaların yatış işlemlerinin yapıldığı bölümdü. Hasta ve hasta yakınları buraya gelip, ellerindeki dosyaları doktora verip, yatış için doktorlardan oluşan bir kurulda yapılan görüşmenin ardından, kimlerin yatışının yapılacağına karar verilirdi. Yatış işlemleri genelde aciliyet durumuna göre yapılsa da, buraya gelenlerin büyük bir çoğunluğunun durumu acildi. Hepsinin ortak sorunu da kalpti. Sıra kendilerine geldiğinde Mehmet amca dosyayı alıp doktora sundu. Doktor dosyayı inceledikten sonra:

–“Amca istersen dosyayı sıraya girmek için bırakabilirsin, istersen de sana randevu veririz. Randevu zamanın geldiğinde de hastanı, bekletmeden yatırırız.” dedi. Mehmet amca:

–“Randevu verseniz ne kadar sürer?” diye sordu.

Doktor, önündeki, hastalara verilen randevuları gösteren deftere göz attıktan sonra:

–“Altı ay sonra size gün verebiliriz.” dedi.

Mehmet amca doktorun söylediği “Altı ay sonra” sözünün bir şaka olduğunu zannetti. Mehmet amca;

–“Altı aya kadar bu çocuk ölür!” dedi.

–“O zaman dosyanızı burada bırakın. Her öğle arası kurul toplanıp, hangi hastaların yatacağına karar veriyor. Saat 1, de buraya gelin, yatacak olan hastaların isimlerini tam saat 1, de açıklıyoruz.” dedi.

Mehmet amca, oğlunun durumunun ne kadar acil olduğunu bildiği için, dosyayı sıraya girmesi için doktorda kalmasını isteyip oradan ayrıldılar.

Saat 1’e doğru gelip hastaların yatış işlemlerinin yapıldığı yerde doktoru beklemeye başladılar. Sanki bütün hasta ve hasta yakınları gelip burada doktorun açıklamasını bekliyorlardı. Mehmet amca kendi hastasının yatacağından o kadar emindi ki, sanki buraya oğlunun ismini duymak için gelmiş gibiydi. Mehmet amca sırada beklerken, kendi yaşıtları olan diğer hasta yakınlarıyla sohbete başladı. Her bir hasta yakınının derdi neredeyse aynıydı. Kimisi aylarca burada her gün sıraya girip, hastasının yatışının kabul edilmesi için umutsuzca beklediğini anlatıp duruyordu. Mehmet amca onların hiçbirinin durumunun, kendi oğlunun hastalığı kadar acil olmadığını, aksi takdirde hiç vakit kaybetmeden hastalarını yatıracaklarını düşündü. Kendi durumunu anlatınca, henüz ilk gün sıraya giren Mehmet amcaya umutlanmamasını tavsiye ettilerse de, Mehmet amca onlara aldırmadı.

Saat tam 1, i gösterdiği anda doktor, elindeki dosyalarla çıkıp geldi. Herkesin susmasını istedikten sonra:

–“Bugün hastaları yatacak olanların isimlerini okuyorum.” dedikten sonra üç kişinin ismini okudu. Mehmet amca kendi oğlunun ismini duymamıştı. Bu işte bir yanlış anlaşılma olmuş diye düşündü. Yalnız Mehmet amca değil, hastaları kabul edilmeyen diğer hasta yakınları da kendi hastalarının neden yatış işlemleri yapılmadı diye doktoru sıkıştırmaya başladılar. Doktor bu işi o kadar ustalıkla yapıyordu ki, sinirleri gerilen hasta yakınlarını sakinleştirip masasına oturduktan sonra, her biriyle bire bir ilgilenerek onlardan sakin olmalarını isteyip sıralarını beklemelerini söylüyordu. Mehmet amca kendi hastasının neden yatırılmadığını sordu. Doktor:

–“Amca sen daha bugün geldin. Daha bu sabah dosyanı verdin. Buradaki insanlar senden daha önce gelmişler. Sıran gelince senin de hastanın yatış işlemlerini yaparız. Burada günde üç kişinin ancak yatış işlemini yapabiliyoruz.” dedi. Mehmet amca:

–“Benim hastamın durumunun acil olduğunu söylediler. Elinizdeki raporda hastalığı yazılıdır.” Doktor:

–“Amca, buradaki tüm hastaların durumu acildir. Hepsinin rahatsızlığı kalptir. Bizim elimizde hiçbir şey yok. İmkânlarımız ancak bu kadardır.” dedi.

Mehmet amca bu duruma sinirlenmişti. Oğlu ve Ali’yle birlikte, Murat’ı muayene eden doktorun odasına gittiler. Doktor yerinde yoktu. Sabah kendilerini hasta yatış bölümüne götüren hemşireye durumlarını anlattı. Hemşire:

–“Buradaki diğer hastalar gibi sıraya girip sıranın size gelmesini beklemelisiniz. Bizim doktor sizin hastanızın durumunu yazmış. Ve yatması için dosyaya not düşmüş. Bizim yapabileceğimiz bu kadardır. Beklemek zorundasınız.” Diyerek, onları gönderdi.

Mehmet amca çaresiz kalmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu. Beklemekten başka çare yoktu. Önündeki sırayı düşününce sıranın kendilerine gelmesi aylar sürebilirdi. Bu süre zarfında oğluna bir şey olmasından korkuyordu. Doktorun özel muayenesine de gittikleri halde, yatış işlemlerini yapamamıştı. Çaresizce eve dönüp, yarın aynı saatte tekrar gelip hayırlı bir haber almayı ummaktan başka yol yoktu.

Eve döndüklerinde Murat’ın hastaneye yatmamış olması, evdekileri meraklandırmıştı. Mehmet amca, dünürüne durumu anlatıp bu konuda ne yapabileceklerini sordu. Ama dünürünün de bu konuda ne yapılabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu.

Ertesi gün öğle vakti tekrar hastaneye gittiler. Hasta yatış bölümünün önündeki her zaman ki kalabalık toplanmış, doktorun gelmesini bekliyorlardı. Doktor gelip, bugün yatacak olan üç hastanın ismini daha okudu. Ama Murat’ın ismi onların arasında yine yoktu. Mehmet amca doktorun başına üşüşen hasta yakınlarıyla birlikteydi. Hasta yakınları her zaman ki gibi, neden hastalarının yatış işleminin yapılmadığını soruyorlardı. Doktor onlara, bıkmadan, aynı mazeretleri sıralıyor ve sakin olmalarını istiyordu. Mehmet amca doktorla konuşma gereği bile duymadan, oradan ayrılmak üzereyken Ali, Mehmet amcadan bu işle kendisinin uğraşması için müsaade istedi. Mehmet amca o kadar çaresizdi ki, Ali’nin bu teklifinin boş yere bir çaba olacağını bildiği halde izin verdi.

Ali, diğer hasta yakınları gibi doktorun yanına gidip, Murat Kaya’nın hasta yakını olduğunu söyleyip, neden yatış işleminin yapılmadığını sordu. Doktor, Ali’ye de diğer hasta yakınlarına söylediği sözleri tekrarladı. Ali:

–“Hastamı muayene eden doktorlar hiç vakit kaybetmeden hastamı hastaneye yatırmamız için bizi tembihleyip durdular. Biz de Diyarbakır’dan kalkıp buraya geldik. Buradaki doktoru da, hastamızın durumunun acil olduğunu söyleyip hastaneye yatması için rapor yazdı.” dedi.

Doktor, Ali’yi dinledikten sonra tekrar dosyaya baktı. Dosyayı inceledikten sonra:

–“Güzel kardeşim! Bak burada hastanın yatmasını söylüyor. Eğer acil bir durum olsaydı, doktoru buraya acil yazardı biz de gerekeni yapardık. Buradaki diğer hastalar da sizin gibi bekliyorlar. Ama istiyorsan senin hastanın dosyasını diğer hastaların dosyalarının önüne geçireyim, bunu ister misin? Doktor, Ali’yi fena sıkıştırmıştı. Herkesin yanında Ali’ye teklif ettiği şeyden dolayı diğer hasta yakınları bakışlarını Ali’ye dikip, ne söyleyeceğini bekliyorlardı. Ali:

–“Benim diğer insanlardan hiçbir farkım yok. Sadece bize hastamızın acil olarak hastaneye yatıp hiç vakit kaybetmeden tedavi olması gerektiğini söylediler. Bizde endişeliyiz. Hastamıza bir şey olmasından korkuyoruz.” dedi. Doktor:

–“Korkma! Hastanın durumu çok ciddi olsaydı, doktor buraya acil yazardı.” dedi. Ali:

–“Şimdi doktor buraya “Acil” yazarsa, hastam o zaman kabul edilir mi?” diye sordu. Doktor:

–“Tabi. Eğer Doktor “Acil” yazarsa, biz de ona göre davranırız. İnsanların durumu acilse, onları ölüme terk edecek değiliz ya!” dedi. Ali:

–“Peki, bana dosyamı verin.” dedi. Doktor:

–“Şimdi dosyanı alırsan eğer, sıradan çıkmış olursun. Tekrar gelip hastanın yatış işlemlerini yaptırmak istersen, senin kaydını yeniden yaparız. Eski yerini kaybedersin. Bunu kabul ediyor musun?” diye sordu. Ali:

–“Tamam, bana dosyayı verin.” dedi.

Murat’ın dosyasıyla dışarı çıkan Ali, Mehmet amcanın “Ne yaptın?” bakışlarına maruz kaldı. Ama artık hiçbir şey, Ali’nin umurunda değildi. Göz göre göre Murat’ı kaybetmeyi göze alamazdı. Bunun için son bir kez daha şansını denemeye karar vermişti. Murat’ın dosyasını alıp, Murat’ı muayene eden doktorun odasına gitti. Kapıdaki hademeden, doktorla görüşmek istediğini söyledi. Hademe sorunun ne olduğu sordu. İçeri girip doktordan izin aldıktan sonra Ali’yi içeri aldı. Doktor her zamanki kibriyle Ali’nin yüzene bile bakmadan “Ne istiyorsun?” diye sordu. Ali, elindeki, hastasının dosyasını doktora uzatıp:

–“Hasta yatış işlemlerini yapan doktor, hastanın yatış işlemlerinin yapılabilmesi için sizin buraya “Acil” yazmanız gerektiğini söyledi.” dedi. Doktor:

–“Ne saçmalıyorsun, olur mu öyle şey? Oraya zaten hastalığının ne olduğunu yazmışım.” Diyerek, hademeden Ali’yi dışarıya çıkarmasını istedi. Hademe, doktordan aldığı talimatla Ali’nin koluna girip onu dışarı çıkardı. Ali başarılı olamamıştı. Mehmet amca ve Murat’ın yanına döndü. Başka bir hastaneye yatmayı önerdi. Mehmet amca:

–“Bunu nasıl yapacaksın?” diye sordu. Ali:

–“Bununda bir yolu var.” Deyip, Mehmet amcanın sorusuna net bir cevap vermemişti. Mehmet amca, Ali’nin yanlış bir şey yapmayacağını bilse de, yaptıklarını mantıksız görüyordu. Ali, ne yapacağını Murat’a anlatıp, tedavisi için İstanbul’a gitmeleri gerekebileceğini söyledi. Murat, bu hastaneden umudunu kesmişti. Ama artık tedaviyle vakit kaybetmek istemediği gibi, arandıkları için her geçen gün birçok kişinin başının derde girmesinden de korkuyordu. Ali, Murat’la konuşup, gerekirse birlikte İstanbul’a gitmeye ikna ettikten sonra, son bir defa da Murat’ı muayene eden doktorla görüşmek için odasına gitti. Bu arada Mehmet amca onları yalnız bırakmış, abdest almaya gitmişti.

Ali, elindeki dosyayla tekrar doktorun kapısında belirince hademe: “Yine mi sen?” diyerek onu azarladı. İçerde hasta olduğu için, Ali, hastanın çıkmasını bekledi. Bu arada Ali, Allah’a kendi durumlarını arz edip, kendilerini yalnız bırakmaması için yalvarıp duruyordu.

İçerideki hasta çıkınca Ali, hademeden rica edip son bir kez daha doktorla görüşmek için izin istedi. Hademe, doktora durumu anlatmış ama Doktor, Ali’yi kabul etmemişti. Ali, kapı önünde bekleyip, son bir kez doktorla görüşmek istediğini söyleyip durdu. Doktorun odasına giren her hastayla birlikte Ali, doktora seslenip “Son bir kez sizinle görüşebilir miyim?” diye sesini doktora ulaştırmaya çalışıyordu. Doktor, birkaç hastasının ardından duyduğu Ali’yi, son bir kez çağırdı. Ali:

–“Efendim! Biliyorum çok saçma ama sizden sadece buraya “Acil” yazmanızı rica ediyorum. Bundan sonra sizi bir daha asla rahatsız etmeyeceğimden emin olabilirsiniz.” dedi.

Doktor hiçbir şey demeden, Ali’nin uzattığı dosyayı alıp gösterilen yere “Acil” yazdı. Ali, teşekkür edip doktorun odasından çıktı. Allah’a hamd ve şükür içinde Murat ve Mehmet amcanın bulunduğu, hasta yatış işlemlerinin yapıldığı bölüme gelip, elindeki hasta dosyasını sıraya girmek için kayıt işlemlerini yaptırdı.

Bugünlük işleri bitmişti. Yarın tekrar öğle vakti gelip, hastalarının yatış işlemlerinin kabul edilip edilmediğini öğreneceklerdi. Birlikte eve döndüler. Mehmet amca pek umutlu olmasa da çaresizdi. Ali, ikinci bir alternatif bulduğu için pek önemsemiyordu. Allah’ın kendilerini yalnız bırakmayacağına inanıyordu. “Bir kapıyı kapayan bir başka kapıyı açar!”  hakikatini söyleniyordu. Yani kendileri için hayırlı bir kapı açılacağından emindi.

Ertesi gün, hasta yatış işlemlerinin yapıldığı yere gelip beklediler. Doktor her zaman ki gibi dakikti. Tam saat 1,de her zaman gibi, yatacak olan üç hastanın isimlerini okumaya başladı. Yatacak olan hastaların içinde Murat Kaya’nın oluşu, Mehmet amcayı şaşırtmış ve sevindirmişti. Ali, Allah’a şükretti. Hastalarının yatış işlemlerini yapmak için Ali, Murat’la birlikte kendilerine ne yapılması gerektiğini anlatan hemşireyi dinledikten sonra, Murat’ın yatış işlemlerini gerçekleştirdiler.

Murat’ın tedavi için yattığı hastanede refakatçı olarak yine Ali kalmıştı. Murat, tedavi süresinin uzun olacağını öğrendikten sonra,  Ali’nin Mersin’e dönmesi için ısrar etti. Böylece Ali, Mersin’e döndü.

Murat, üç aylık bir tedavinin ardından, kalp kapakçıkları değiştirilmiş olarak ailesiyle Mersin’e döndü. Cemaatin yaşadığı polis baskınları sona ermiş, ortaya çok büyük bir tahribat çıkmıştı. Bundan sonra nasıl hareket edeceklerini bilmediklerinden, bir süre daha kendi güvenliklerini muhafazaya çalıştılar. Cemaatin kendileri için ne düşündüğünü ve ne yapmaları gerektiğini söylemesini bekleyerek geçen iki ayın ardından Cemaat, Murat ile Ali’nin Mersin’i terk etmelerini istedi.

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar