41.84
  
48.67
  
0.00
  
97.47

MURAT'IM-22.BÖLÜM

MURAT'IM-22.BÖLÜM

22.Bölüm

Tutuklanmalarına karar verildikten sonra polisler onları cezaevine teslim ettiler. Cezaevine giriş kayıtlarının ardından, üzerleri arandı. Vücutlarında her hangi bir iz veya yaralanmaktan kaynaklı bir şey olup olmadığına bakıldıktan sonra, parmak izleri alınıp cezaevine girdiler. Askeri aramaların ardından, gardiyanlara teslim edildiler. Gardiyanlar da kendilerinin bir kez daha üst aramalarını yaptıktan sonra, cezaevine girişleri resmiyet kazandı.

Gardiyanlar, ellerindeki dosyadan, gelenlerin hangi sebepten dolayı geldiğini okudukları halde onlara: “Hangi suçtan geldiniz?” diye sordular. “Hizbullah” deyince, onların konumlarında hiçbir mahkûmun cezaevinde bulunmadığını, bu nedenle geçici olarak müşahede odasında kalmaları gerektiğini söylediler.

Murat ve Ali, birkaç gardiyan eşliğinde müşahede odalarına gittiler. Gözaltından sonra müşahede odası onlara o kadar rahat bir yer gibi geliyordu ki ferahlandıklarını, nefes aldıklarını hissediyorlardı. Gözaltı ve işkenceler bitmişti. Gözaltından çıktıktan sonra ilk kez Murat’la Ali demir parmaklıklar arasında da olsa, konuşma imkânı bulmuşlardı. Ali ilk olarak Murat’ın hastalığını sorup, iyi olduğunu öğrenince sevindi.

Müşahede odaları, tek kişinin kalabileceği kadar bir yerdi. Altı metrekareye yakın bir alan içinde bir ranza ve yarım bir duvarın arkasında bulunan tuvaletten ibaretti. Pisliği ve bakımsızlığı, buranın bir cezalandırma yeri olduğunu hissettiriyordu. Kapı yerine, kalın şişler ile aralıkları on santimi geçmeyen parmaklıklı kapılar takılıydı.

Müşahedede yan yana dizili, ona yakın oda vardı. Murat ve Ali’nin kaldıkları odalar arasında başka odalar da vardı ama bu aralardaki odalar, onların kapıdan konuşmalarına engel değildi. Seslerini biraz yükseltince, rahat konuşup anlaşabiliyorlardı. Bu vesileyle müşahede odasında kaldıkları süre içinde, gözaltında yaşadıklarının bir kısmını burada birbirlerine anlatmışlardı.

Müşahede odasında üç gün kaldıktan sonra ikisini bir odaya verdiler.

Oda, Hizbullah’a mensup kişilerin kaldığı geçici bir odaydı. Çok küçük olmasına rağmen on iki kişi kalıyorlardı. Onların da gelişleriyle odadakilerin sayısı on dört olmuştu. Odadaki diğer, Cemaat mensupları olan arkadaşları onları karşılayıp, yardımcı olup gözaltı ve müşahedenin tozunu üzerlerinden atmaları için sıcak su hazırladılar. Banyodan sonra kendilerini çok daha rahat hissedip arkadaşlarıyla olmanın keyfini çıkardılar. Uzun zamandan beri bu kadar kalabalık arkadaş topluluğu içinde kalmamışlardı. Bu, güzel bir duyguydu. Onların birçoğunu tanımıyorlardı. Diğer birkaç kişiyi ismen tanıyorlardı. Tanışmanın ardından nasıl ve nerede yakalandıklarını anlatıp birbirleriyle kaynaşmış, aralarında bir güven oluşmuştu.

Murat,  Ali’yle yan yana olmanın verdiği bir sevinç yaşıyordu. Aynı duygular Ali için de geçerliydi. Murat, fırsatını bulup Ali’yle yaşadıkları gözaltı hakkında detaylı konuştu. Gözaltında yaşadıklarını, onlardan alınan ifadeler, polisin entrikaları ve daha birçok şeyi konuştular.

Cezaevinde kaldıkları odanın görüş günü pazartesiydi. Pazartesi gününü iple çeken Murat’ın annesi ve babası, oğullarını görmek için sabırsızlanıyorlardı. Murat’ı gördüklerinde Zayıflamanın dışında iyi olduğunu görmeleri onları biraz olsun rahatlatmıştı. Murat bu durumda ailesini teselli edecek sözler bulmakta zorlanıyordu. Hangi sözcüklerin onların acısını hafifletebileceğini düşünüyordu. Ama onların acılarını hafifletecek hiçbir sözcük yoktu.  Oysa Murat’ın anne ve babası, oğullarını gördükleri için biraz olsun rahatlamışlardı. Çocuklarının başına daha kötü şeylerin gelmesinden korkmuşlardı. Oğullarını gördükleri için Allah’a şükrettiler.

Murat ve Ali’nin yakalandıkları dönemde gözaltına girenler ya kayboluyor veya cesetleri bir yerlerde bulunuyordu. Onların sağ salim cezaevinde oluşlarına bu yüzden sevinmişlerdi. Bu, ailesi için bir teselliydi.

Bir saatlik kapalı görüşün ardından görüş bitmiş, ziyaret sona ermişti. Odalarına döndükten sonra Murat, babasının yakalanışları ardından emniyete gittiğini söyledi Ali’ye. Kendilerine sorup yerlerini öğrenmek istediğini söyleyince emniyet müdürlüğü kayıtlarında Murat KAYA diye birinin olmadığını söylemişler. Bu cevap üzerine babasının nasıl endişe ettiğini anlatmıştı. Babası, emniyet müdürlüğünün ardından savcılığa kadar gittiğini, karakolları tek tek dolaştığını ve onları sorup soruşturduğunu heyecanla anlatıyormuş. Babası ve annesi kaç gece kendisinden umudu kesip öldüğünü düşünüp ağladıklarını, şimdi cezaevinde de olsa yaşadığını bilmenin mutluluğunu yaşadıklarını söylemişlerdi.

Murta ile Ali için cezaevi süreci başlamıştı. Kaldıkları oda geçici oda olduğu için yakalananlar kısa bir süre sonra çevre cezaevlerine sevk ediliyordu. Bu sabah odada bazı arkadaşların sevki başka cezaevlerinde kalan arkadaşların yanına çıkmıştı. Bu haber bir sevinç ve hüznü beraberinde getirmişti. Bir yandan arkadaşlarından ayrılmak zorunda oldukları için üzülürken diğer yandan da diğer cezaevlerindeki arkadaşlarının yanına gittikleri için seviniyorlardı. Kaldıkları odanın geçi oda olduğunu ve kısa bir süre içinde herkesin gideceğini bildiklerinden, sevkleri çıkanlar seviniyorlardı. Murat ile Ali’nin Kaldıkları oda, sürekli olarak bu şekilde bir değişime uğruyordu. Buna zamanla alışmışlardı.

Henüz cezaevine girişlerinin üzerinden on gün geçmişti ki cezaevi idaresi Ali’nin tekrar gözaltına alınması için polislerin geldiğini bildirip, Ali’yi istediler. Ali’nin oda arkadaşları Ali’yi vermeyeceklerini, bunun hukuksuz olduğunu cezaevi idaresine bildirdiler. Buna benzer hukuksuz uygulamalar diğer cezaevlerinde de yaşanıyordu. Polis cezaevine girişleri yapıldıktan sonra onları bir bahaneyle tekrar gözaltına alıp kendi gücünü gösteriyordu. Her seferinde bu tür şeyler yüzünden cezaevi idaresiyle karşı karşıya geliniyor, işler çok ciddi boyutlara ulaşıyordu.

Ali’nin durumunu konuşmak için oda arkadaşları bir araya geldiler. Bu konuda ne yapacaklarını konuştular. Murat, kardeşinin tekrar gözaltına alınmasına sert bir şekilde karşı çıktı. Bunun sonuçları üzerinde konuştular. Sonuçları herkesi etkileyeceğinden, bunun üzerinde durdular. Sonunda Ali’yi idareye vermemeye karar verdiler. Ali’yi vermeyeceklerini cezaevi idaresine bildirdiklerinde, gardiyanlarla odadaki Hizbullah mensupları arasında gerilim yaşandı. Gerilim o kadar artı ki neredeyse kavga çıkacaktı.

Cezaevi Müdürü olaya müdahale edip, odadakilerle konuşmak için geldi. Odanın sorumlusunu sorduktan sonra, öne çıkan Rıza’ya Müdür:

–“Arkadaşlar! Bu bizim irademizde olan bir şey değil. Bize savcılıktan isim veriliyor, biz de bize verilen emirleri yerine getiriyoruz. Eğer arkadaşınızı vermezseniz, askerle içeri girer zorla alırız.” dedi.

Ali’nin oda arkadaşları ve Murat, Ali’yi cezaevi idaresine vermemekte kararlıydılar. Ama cezaevi Müdürünün askerlerle odaya baskın yapması ihtimali, Ali’yi endişelendiriyordu. Askerlerin odaya baskın yapması durumunda arkadaşlarının zor durumda kalacağını düşününce, Ali kendisi yüzünden arkadaşlarına herhangi bir zarar gelmesine razı gelmeyeceğini arkadaşlarına söyledi. Özellikle Murat’ın kalp rahatsızlığı yüzünden ona bir şey olmasından endişe ediyordu. Her ne kadar Murat ve oda arkadaşları her şeyi göze aldıklarını, sonucuna katlanacaklarını beyan etseler de, Ali bunu kabul etmedi. Arkadaşlarını ve Murat’ı ikna edip, gözaltına girmeye razı oldu.

Cezaevi dışında onu bekleyen polis otosuna bindirilip, tekrar sorguya götürüldü. Daha önce yaptıkları işkence ile bilgi alamadıklarını, ama konuşarak daha iyi netice aldıklarını gördüklerinden olsa gerek, Ali’yi bu sefer ailesiyle sürekli tehdit edip ondan istedikleri bilgileri almaya çalışıyorlardı. Bu tehditleri bazen o kadar alçakça ve onur kırıcı oluyordu ki… Ali’nin Müslüman olduğunu bildikleri için onun zayıf noktasını tespit etmişlerdi İnançlarına ve namusuna ne kadar düşkün olduğunu iyi bildiklerinden bu tehditlerin işe yarayacağını umuyorlardı. Ali, bu çirkin isteklerini her ne pahasına olursa olsun asla kabul etmeyeceğini söylediyse de, ikinci gözaltında kaldığı on gün boyunca her gece değişik polislerle bu türden tehditler yapıldı. On günün sonunda yeni düzenledikleri dosyaya imza attırarak, Ali’yi cezaevine geri gönderdiler.

Cezaevine geldikten sonra arkadaşlarına başından geçenleri anlatıp polisin kendisinden neler istediğini anlatı.

Ali’nin oda arkadaşları, daha önce de gözaltına alınanlara ve kendilerine de buna benzer tekliflerin yapıldığını anlattılar. Genelde yakalanan birçok Hizbullah mensuplarına aynı teklifleri yaptıklarını söylediler.

Polisin dediklerini yapacağından korktukları için onların alçakça tekliflerini kabul edenler artık polisin yanında ve gözetiminde kalıyorlarmış. İslami yaşamlarından onları uzaklaştırmak için haram olan fiilleri yaptırıp, onların imanlarını kaybetmeleri için her türlü yolu denediklerini anlattılar. Artık iman ve İslam’la herhangi bir ilgi ve alakaları kalmadığına inandıkları ve onlardan istediklerini almayı başardıkları kişiler için küçük suçlar ile mahkemeye dosyalar sunulup, az ceza almaları sağlanıyordu.

Murat ve Ali’nin Diyarbakır cezaevinde yaklaşık iki ayları geride kalmıştı. Bu süre, geçici oda için uzun bir süreydi. Cezaevi idaresi genelde Hizbullah tutuklularını en fazla bir ay tutardı. Ardından da onları başka cezaevlerine gönderirdi.

Bir sabah gardiyan kapıya geldiğinde, yine bazılarının sevklerinin çıktığını söyleyip, sevki çıkanların isimlerini okudu. Sevki çıkanlar arasından Murat ve Ali’de vardı. Yalnız, sevkleri değişik cezaevlerine çıkmıştı. Murat’ın İsmi Siirt’e sevki çıkanların arasındaydı. Ali’nin ise Urfa’ya çıkmıştı.

Uzun bir zaman sonra ayrılmak zorunda kaldıkları için hüzünlenmişlerdi. Bu durum da ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Sevkleri çıkanlar gitmek zorundaydı. Tercih hakları yoktu. Buna rıza gösterip en kısa zamanda tekrar bir araya gelmek için, gittikleri yerden, uygun gördükleri cezaevine sevk yazmaya karar verdiler.

 

 

 

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar