MURAT'IM-23.BÖLÜM
23.Bölüm
Murat ile Ali ayrıldıktan sonra, artık görüşemediklerinden dolayı, birbirlerini merak ettiklerinden, sürekli olarak mektuplaşmaya başladılar. Birbirlerinin durumunu bazen de aileleri aracılığıyla öğreniyorlardı.
Savcılık, ancak altı ay sonra, onlar için dosya hazırlayabilmişti. Yedinci aydan itibaren mahkemeleri başlıyordu. Murat Siirt’ten, Ali Urfa’dan, mahkemeye getirtiliyordu. Mahkemenin başlayıncaya kadar bekletildikleri, mahkeme salonunun arka tarafında, mahkûmların giriş yaptıkları yerde, merdivenlerde Murat’la Ali konuşup hasret gidermeye çalışıyorlardı. Mahkemeye gelmelerinin tek sebebi birbirlerini görüp hasret gidermekten ibaretti onlar için. Onlar konuştukça da askerin “Konuşmak yasak!” ikazı ile bir süre durduktan sonra tekrar konuşmaya başlıyorlardı. Bu şekilde birbirlerinin durumunu öğrenebiliyorlardı.
Kırk beş günde bir olan mahkemelerinde, Murat’ın durumu her defasında daha kötüye gidiyordu. Kalp rahatsızlığı nüksetmiş, cezaevi ortamı ve şartları kendisini daha bir yıpratmıştı. Kaç defa mahkeme merdivenlerinde beklerken fenalaşmış, onu acile kaldırmışlardı.
Mahkemelerinin gündemi Murat’ın rahatsızlığı ve rahatsızlığı nedeniyle tahliye talebiydi. Mahkeme Murat’ı rahatsızlığı nedeniyle İstanbul Adli Tıp’a sevk etti. Murat Adli Tıp’a gidip oradan olumlu rapor almıştı. Kendisinin cezaevi yatamayacağı, tedavisi için tutuksuz yargılanması talebini mahkeme de kabul etti. Murat 2004’ ün ilk ayında tahliye edildi.
Murat tahliye olduktan sonra buna en çok sevinen Ali oldu. Murat’la yazışmaya devam edip tedavisi hakkında bilgi alıyordu. Murat ve ailesi her fırsatta Ali’nin ailesini ziyaret edip, Ali’nin durumunu ve ihtiyaçlarını sorup selam gönderiyordu.
Ali’ye gelen en son mektupta hastalığının ilerlediği ve doktorlarının elinden hiç bir şey gelmediği yazıyordu. Mektubunu bitirirken ölümünün yaklaştığını biliyor gibi veda ediyordu. Hak helalliği isteyip dua talep ediyordu.
Bir görüş gününün ardından herkes odasına döndükten sonra, birbirlerinin görüşçülerinin hal ve hatırını sorduktan sonra Herkes Ali’nin etrafında toplanmaya başladı. Oda arkadaşları Ali’ye her zamankinden daha fazla ilgi göstermeye başlamışlardı. Ali’nin ise henüz hiçbir şeyden haberi yoktu. Görüşüne gelen ailesi üzülmemesi için Ali’ye hiçbir şey söylememişlerdi. Arkadaşları, Ali’nin, Murat’ın vefatından haberi olmadığını anladıklarında, bu haberi ona vermesi için birisini görevlendirdiler. Görevlendirdikleri arkadaşları Ali’ye ölümle ilgili nasihat ettiğinde, Ali bu konunun nereden çıktığını anlamadı. Murat’la ilgili olabileceği hiç aklına bile gelmedi. Çünkü daha bugün görüşçüleri gelmişlerdi. Herhangi olumsuz bir durum olmadığını söylemişlerdi kendisine. Murat’ın selamını getirip durumunun iyi olduğunu söylemişlerdi. Kötü bir haber olsaydı, görüşçüleri kendisine söylerdi diye düşünüyordu.
Görevlendirdikleri arkadaşları konuşmasını bitirdikten sonra, Ali’ye, Murat’ın iki gün önce vefat ettiğini söyleyince o an Ali için bir yıkım oldu. Hayatında hiç bu kadar etkilendiği olmamıştı. Oysa şehit olan nice arkadaşları vardı. Onlar için üzülmüştü, ama ağlayamamıştı bile.
Murat farklıydı. Çünkü o Ali için bir abi gibiydi. Birlikte yaşadıkları onca şeyden sonra onu yalnız bırakıp gitmesine mi üzülseydi, yoksa bu dünyadan imanlı bir şekil de Rabbinin huzuruna alnı ak bir şekilde gittiğine mi sevinseydi, bunu bilemiyordu.
Ali aldığı haberle yıkılmıştı. Yemeden içmeden kesilmiş, âdeta yaşayan bir hayalete dönmüştü. Arkadaşlarının teselli sözlerine karşı “Beni yalnız bırakın!” diye cevap veriyordu. Dört günün ardından yavaş yavaş kendisine gelebildi.
Görüşe gelen ailesinden, neden kendisine Murat’ın vefatını söylemediklerini sorduğunda, nasıl bir tepki vereceğini bilmediklerinden bu haberi arkadaşlarından duymasının daha iyi olacağını düşündüklerini söylemişlerdi. Bunun için ailesine hak veriyordu.
Murat ve eşi, dedesinin mezarını ziyaret ettikten sonra yol üzerinde rahatsızlanmış. Hanımına, “Hakkını helal et!” Dedikten sonra yere yığılmış. Hanımı, çevredekilerden yardım istemek için bağırmaya başlamış. Murat’ın yerde yattığını görenler yanına gelip Murat’ı ve o an iki aylık hamile olan eşini alıp hastaneye kaldırmışlar.
Murat hastaneye getirildiği zaman çoktan vefat ettiği anlaşıldığından, hiçbir şey yapılamamış.
Murat’ı 4.3.2004 günü, dedesinin kabrinin de bulunduğu, yeni köy mezarlığına gömmüşler.
“Allah dostlarının üzerine belalar yağar, fakat onlar tıpkı yalçın kayalar gibi yerlerinde sapasağlam dururlar. Üzerlerine felaket gelir fakat onlar sabır ve itaat gözüyle bu felaketleri sadece seyrederler. Bedenlerini belalara mukavemete terk etmişlerdir. Kalpleri ile Cenab–ı Hakk’a uçmuşlardır. Onlar direksiz çadırlar, kuşsuz kafesler gibidirler. Ruhları Allah katında, bedenleri O’nun önündedir.”[1]
O zamanlar cezaevinde olan Cemaatin ağabeyleri, Murat’la aralarındaki kardeşliği bildiklerinden, Ali’ye taziyede bulundular. Ali de bu taziyeleri kabul edip, kendilerine Murat’ı sordu. Cemaatin, Murat’ın imanı, ihlas, fedakârlık ve samimiyetine olan şahitliği şöyledir:
“Cemaat olarak Murat’tan razıyız. Onun, Hayatını İslami hizmetlere vakfettiğine, bu uğurdu başına gelen her türlü musibete fedakârca katlandığına şahidiz. Hicret etmesi gerektiğinde hicret etmiş, dünyaya sırt çevirip gecesini gündüzüne katarak hizmet etmiştir. O, Cemaatin işleri için çalıştı, bu uğurda ahdine sadık olanlardan biri oldu. İnanıyoruz ki Allah’ın “İnanlardan, Allah’a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır.” Ayetinin kapsamına dâhil olanlardandır. Murat, İslami çalışmaları sebebiyle zindana düşmüş ve son nefesini Müslüman olarak vermiştir. Allah’ın izni ile onun şehit olduğuna şahitlik ederiz. Rabbimizden onu şehidlerle birlikte haşretmesini diliyoruz.” Dendi.
[1] Şehid Rehber