Şehadet Yolu-11.Bölüm
11. BÖLÜM
Adil Hoca ile Taha’nın kaldıkları evde neredeyse bir ayları bitmişti. Artık ilk günler gibi sıkıcı da gelmiyordu. Her gün aynı şeyleri yaşamalarına rağmen sıkılmadan günlük edindikleri virtlerini yapmaya devam ediyorlardı. Adil Hoca alışkındı bu tür durumlara. Ama Taha için endişeleniyordu. Taha’nın gençliğini bir oda içinde geçirmesi yerine Cemaat hizmetlerine devam etmesini istiyordu. Ama yapacak bir şey yoktu. Sonuçta burada bulunması da Cemaatin isteğiydi. Taha’ya; “Sıkılıyor musun?” dediği her seferinde, Taha sıkılmadığını söyleyip durumundan şikâyetçi olmadığını belirtiyordu. Gerçekten de durumundan şikâyetçi değildi. Belki sürekli olarak evde oturduğu için canı sıkılıyordu, ama Adil Hocanın yanında olduğu için bunu bir nimet bilip şükrediyordu. Geçen süre içinde Adil Hocadan, çok şey öğrenmişti. Adil Hocadan Cemaat mensubu bir kişinin her durumda nasıl dik kalması gerektiğinin pratiğini görüyordu. Cemaatin bakış acısı ve yapılanması hakkında çok şey öğrenmişti. Okuduğu kitaplarda kafasına takılanları Adil Hocaya sorup onun ilminden de istifade etmeye çalışıyordu. Geçen bir ay, hayatında yaşadığı en verimli zamandı. Artık olaylara bakış acısının yanı sıra Cemaatin düşünce yapısını da yakından öğrenme fırsatı bulmuştu.
Geçen süre içinde ev sahibi her gün elinden geldiğince hizmetlerine devam ediyorlardı. Ev sahibinin fedakârlığı ilk günkü gibiydi. Misafirlerinin rahatlığı için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Bir akşam ev sahibi işten eve geldiği vakit, misafirlerinin odasına uğrayıp selam verdikten sonra, Adil Hocaya işaret edip onu yan odaya aldı. Elindeki notu Adil Hocaya verdi. Adil Hoca notu okuduktan sonra gözleri sevinçten parladı ve Allah’a hamd etti. Ev sahibine;
–Misafirliğimizin bittiğini söylüyorlar. Sana da çok zahmet verdik. Sen ve ailen bize hakkınızı helal edin, dedi.
Bu haber üzerine ev sahibinin yüzü asıldı. Misafirlerine çok alışmıştı. Şimdi ayrılık vakti geldiği için üzülüyordu. Onların gitmesini istemese de gitmeleri gerektiğini biliyordu.
–Bir hakkımız varsa, helal olsun. Siz de kusur ve hatalarımızdan dolayı hakkınızı helal edin, dedi.
Adil Hoca odasına geçtiğinde, Cemaatten gelen notun içeriğini Taha’ya özetledi:
–Yakalanan arkadaşlar tutuklanıp cezaevine gönderilmişler. Allah’ın yardımıyla alınlarının akıyla işkence safhasını atlatmışlar. Hiçbir arkadaş hakkımda konuşmadığı için eve dönebileceğimizi yazmışlar.
Taha, Adil Hocadan ayrılman vaktinin geldiğini anladığı için üzülüyordu. Her zaman yanında olamayacağını bilse de, nedense bu haber geldikten sonra bu kaçınılmaz gerçek karşısında elinde olmadan üzülüyordu.
Ev sahibi misafirlerinin evden ayrılacağını hanımına anlattığı zaman hanımı;
–Gitmesinler ailesini alıp onları da buraya getirsin, dediğinde eşi tebessüm etti.
–Hoca hakkını helal etmeni istiyor, dedi.
–Helal olsun.
–Akşam yemeğini hazırla da son bir kez onlarla birlikte yemek yiyelim.
Hanımı akşam yemeğini her zamankinden daha bir özenle hazırladı. Misafirlerinin gidişine üzülse de, son bir kez daha onlara en güzel şekilde hizmet etmek için evde bulduğu malzemelerden misafirlerine çok güzel bir sofra hazırladı.
Akşam yemeğini bu sefer misafirleriyle yemek isteyen ev sahibine Adil Hoca ses çıkarmadı. Evlerinde kaldığı süre içinde sabah kahvaltısını ve akşam yemeğini ailesiyle birlikte yemesini istemişti. Kendileri yüzünden ailesini ihmal etmemesini istiyordu. Bu nedenle kendileriyle yemek yemesine müsaade etmiyordu. Ama bu gün misafirliğinin son günüydü. Ve ev sahibinin kendileriyle yemek yemesine izin vermişti.
Yatsı namazının ardından Adil Hoca ile Taha ev sahibiyle helalleşip evden ayrıldılar. Bu sefer yanlarında sakıncalı bir şey bulunmadığından evden çıkmakta bir sakınca görmemişlerdi. Taha, Adil Hocayı evine kadar bıraktıktan sonra kendi kaldığı eve gitti. Kendisine kapıyı açan Sait, karşısında Taha’yı görünce gözlerine inanamadı. Taha’nın bir daha kendileriyle birlikte olamayacağına neredeyse inanmıştı. Taha’dan umutlarını kesmişlerdi. Ümitlerini kestikleri bir anda Taha’yı karşılarında görünce şaşırmışlardı. Taha içeri girdiğinde Cüneyt’i orada bulmayı beklemediğinden bu sefer şaşırma sırası kendisine gelmişti. Üç arkadaş birbirlerine hasretle sarılıp özlem giderdiler. Birbirlerine anlatacak o kadar çok şeyleri vardı ki bunları anlatmak için sabırsızlanıyorlardı. Özellikle Cüneyt’in yakalandığını duyup duymadığını soran Sait’e şaşırmış bir şekilde duymadığını söyledi. Sait, heyecanlı bir şekilde Cüneyt’in yakalanışın ardından kendilerinin Veysi Hocayla birlikte üç gün boyunca birlikte kaldığını ve neler hissettiğini anlattı.
Cüneyt, Taha’ya;
–Kilo almışsın. Hem de çok değişmişsin, dedi.
Taha’nın yediği yemekleri bilselerdi ağızlarının suyu akardı her halde. Ama Taha onlara yaşadıklarıyla ilgili bir şey anlatmayınca, bunun Cemaatin işleriyle ilgili olduğunu anladıklarından, arkadaşları da bu konuda onu sıkıştırmamışlardı. Taha’nın değiştiği doğruydu. Değişen sadece fiziki yapısı değildi. Ruhunun da değiştiğini biliyordu. Bir ay önceki Taha’dan daha farklı düşünüyor ve Cemaati daha iyi tanıyordu. Arkadaşları henüz onun ruh halindeki değişikliği görmemişlerdi. Onların gördükleri sadece fiziksel değişiklikti.
Cüneyt, Taha’nın geldiğini Veysi Hocaya haber vermek için evden ayrıldı. Veysi Hocanın evine giden Cüneyt, Taha’nın geldiğini söyledi, Veysi Hoca o kadar sevinmişti ki onun bu sevincine bir anlam veremeyen Cüneyt şaşırmıştı. Veysi Hoca Cüneyt’e Taha’yı sorduysa da, Taha hakkında ne anlatacağını bilemedi. Sadece iyi olduğunu ve şu anda evde olduğunu söyledi. Veysi Hoca şu anda ne yapacağını şaşırmıştı. Direk Adil Hocanın evine mi gitmeliydi yoksa Taha’dan neler olduğunu öğrendikten sonra mı Adil Hocaya gitmeliydi. Buna karar verebilmek için biraz düşündükten sonra en iyisinin Taha’yı görüp sonra Adil Hoca hakkında tam bir bilgiye sahip olduktan sonra Adil Hocaya gitmenin daha iyi olacağına karar verdi.
Veysi Hoca, Cüneyt’le birlikte eve geldiler. Evdekiler Veysi Hocayı beklemiyorlardı. Veysi Hoca, Taha’yı boş olan odaya çağırdı. Taha’ya Adil Hocayı sordu. Taha Adil Hocayı evine bıraktığını söyleyince, Veysi Hoca başka bir şey sormadan Taha’yla birlikte arkadaşlarının yanına döndüler. Veysi Hoca arkadaşlarıyla biraz oturduktan sonra evden ayrılıp Adil Hocanın evine gitti. Adil Hoca gelenin Veysi Hoca olduğunu görünce sevinmişti. Veysi Hocayı içeri aldı. Adil Hoca, kendisi yokken olup bitenleri öğrenmek istiyordu. Veysi Hoca olup bitenleri anlattığı zaman, Adil Hoca kendi yokluğunda işlerin aksamadan devam ettiğinden dolayı Allah’a şükretti.