41.84
  
48.67
  
0.00
  
97.47

Şehadet Yolu-13.Bölüm

Şehadet Yolu-13.Bölüm

  13.BÖLÜM  

Veysi Hoca Cemaat tarafından kendisine verilen görevleri arkadaşlarına tevdi etmek için onları tek tek boş odaya çağırıp ne yapmaları gerektiğini anlattı. Veysi Hoca, her birine verdiği yeni görevler verdi. Bundan sonra daha dikkatli olmalarını ve gerektiğinde yanlarına silah almalarını istedi. Riskli olan durumların Cemaate bildirilmesini ve verilecek karara göre hareket etmelerini bir kez daha onlara hatırlattı.

Veysi Hoca, işini bitirdikten sonra arkadaşlarına veda edip evden ayrıldı. Veysi Hocanın ardından yeni görevlerini bir an önce yerine getirmek için sabırsızlansalar da, vakit geç olduğundan sabahı beklemek zorundaydılar. Oysa Veysi Hoca onları daha yeni ikaz etmişti.

Taha, kendisine verilen yeni görevini yerine getirmek için sabah erkenden evden çıktı. Dün geceden beri iyice düşünme fırsatı bulduğundan, sabah erken, henüz arkadaşları uyanmadan evden ayrıldığında ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Bu seferki görevi Cemaat mensuplarına saldırıp birini şehit eden ikisini de yaralayan birisinin bilgilerini alıp Cemaate bildirmekti. Bu kişinin takibini yapacağı zaman, her ihtimale karşı silahlı olmasını istemişlerdi.

Taha, sabah erkenden yola çıkması gerektiğinden arkadaşlarını uyandırmamıştı. Sait ile Cüneyt uyandıklarında, Taha’nın evde olmadığını anlayınca dün gece Taha’nın silahı alacağını söylediğini hatırladılar. Silahı bıraktıkları yere baktıklarında, yerinde yoktu. Taha için dua edip birlikte kahvaltı yapmak için hazırlık yaptılar. Kahvaltının ardından Cüneyt ile Sait birlikte çıktılar. Caddeye çıktıklarında yollarını ayırdılar. Herkesin başka bir görevi olduğundan, her biri yapması gerekenleri yapmak için ayrı yollara gittiler.

Akşam eve döndüklerinde Taha aldığı silahı tekrar yerine bıraktı. Görevini tam olarak yapabilmek için yardıma ihtiyacı olduğunu anladığında bir not yazıp Cüneyt aracılığıyla Veysi Hocaya gönderdi. Cüneyt, gün boyunca uğraşmak zorunda kaldığı görevini yerine getirirken çok yorulduğu halde, Taha’nın kendisine verdiği notu alıp Veysi Hocaya götürdü. Veysi Hoca, kendisine gelen notu okuduktan sonra, Taha’ya; “Bundan böyle Sait’le birlikte çalış. Sait’e konu hakkında her şeyi anlat. İkiniz de daha dikkatli olun” diye bir not gönderdi. Taha kendisine gelen notu okuduktan sonra Sait’i çağırıp notu bir kez de ona okudu. Sait, kendi işlerinin yanı sıra Taha’ya da yardım edeceği için seviniyordu. Taha, bildiği şeyleri Sait’e anlattı. Sabah erkenden evden çıkacaklarını Cüneyt’e söylediklerinde, Cüneyt bu durumu anlayışla karşıladı.   

Sabah erkenden Taha ile Sait evden birlikte ayrıldılar. Silah Taha’da olduğu için Sait önden yürüyecek böylelikle şüpheli bir durum olduğu zaman Taha’yı haberdar edebilecekti. Sait gidecekleri yere kadar Taha’nın önünde yürüdü. Takibini yaptıkları şahsın evinin önüne geldiklerinde Taha ile Sait birbirlerinden ayrıldılar. Şahıs evden çıktığında onu Sait’e göstermek için işaret verecekti. Sait, bir yere kadar takibini yaptıktan sonra peşinden ayrılacak ve bıraktığı yerden Taha peşine takılacaktı. Böylelikle peşinde birinin olduğundan şüphelendiği zaman bu şüphesinin yersiz olduğunu görecekti. Bu plan işe yaradı. Taha, Ali Demir’i Sait’e gösterdikten sonra arka taraftan dolaşarak Sait’le anlaştıkları yere gelmek için acele etmişti. Sait ise normal biri gibi şahsın peşine takılmıştı. Hedef şahıs evden ayrıldıktan sonra sık sık arkasına bakıp kendisini takip eden birilerinin olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Sait’i fark ettiğinde biraz tedirgin olduysa da daha dikkatli olmaya başladı. Sait kendisini fark eden şahısla aralarındaki mesafeyi koruyarak yoluna devam ediyordu. Bir ara duran ve kendisinin takip edilip edilmediğini anlamak için bir bakkala giren hedef şahıs, arkasındaki kişinin ne yapacağını merak etti. Elini beline atıp arkasındaki şahsın ardından bakkala girme ihtimaline karşı tedbirli davranıyordu. Sait hiçbir şey yokmuş gibi yoluna devam etti. Hedef şahsın bulunduğu bakkala bile bakmadı, ama şahsın arkasında kaldığını bildiğinden daha dikkatli davranmaya başladı. Ana caddeye geldiklerinde, Sait ilerdeki bir çay ocağında oturan Taha’yla göz göze geldi, sonra da Sait, hedef şahsın gideceğini tahmin ettiği yolun ters istikametine doğru gitti. Hedef şahsın, peşinde olduğunu düşündüğü kişinin ters istikamete gittiğini görünce, boş yere şüphelendiğini düşündü. Takip sırası bu kez Taha’ya gelmişti. Taha uzaktan şahsı takip etmeye başladı. Caddeye çıktıklarında insan seli içinde Taha’nın fark edilmesi neredeyse imkânsızdı. Hedef şahıs, eliyle işaret edip önünden geçen minibüsü durdurdu. Taha da koşar adımlarla minibüsün önüne geçip el işaret yaparak minibüsün durmasını istediğinde, minibüs bu kez Taha için durdu. Hedef şahıs, ardından minibüse binen şahsı süzmeye başladı. Taha hiç açık vermeden yol ücretini ödedi. Hedef şahıs, her önüne gelene şüpheyle baktığından, Taha’nın sıradan bir yolcu olduğuna karar verip rahatladı.

Hedef şahıs inmek için minibüs şoförüne işaret etti. Minibüsten indikten sonra, Taha minibüsün içinde arka tarafına bakarak şahsı kaybetmemeye dikkat ediyordu. Hedef şahıs, minibüsten indikten sonra yoluna yayan olarak devam ediyordu. Minibüs, durağa geldiğinde Taha hızlı bir şekilde minibüsten inip kendisini saklamaya çalıştı. Hedef şahıs buraya neden geldiği öğrenmek için kendisini iyice saklaması gerektiğini biliyordu. Aksi takdirde şüphelendiği anda onu kaybedebilirdi. Bunun için bir yandan dua ediyor bir yandan da elinden gelini yapıp saklanmaya çalışıyordu.

Hedef şahıs, bir mağazanın vitrininin önünde durup camekânda sergilenen kıyafetlere bakmaya başladı. Aslında bu yaptığı şey, kendisini takip eden birilerinin olup olmadığını anlamak için uyguladığı bir taktikti. Mağaza camekânının önünde takip edilmediğinden emin oluncaya kadar durdu sonra biraz yürüyüp bir binaya girdi. Taha buna bir anlam veremedi. Ama hangi binaya girdiğini görmüştü. Bu binaya neden girdiğini bilmiyordu. Bundan bir şeyler çıkabileceği gibi hiçbir şey de çıkmayabilirdi. Girdiği sokaktan binanın girişini iyi görmediğinden, yerini değiştirip binanın girişini daha iyi gören bir yer buldu kendine.

Ne kadar bekleyeceğini bilmediğinden, dikkat çekmemek için bazen yürüyerek binanın önüne kadar gidiyordu. Beklediği yerde oturabileceği bir yer yoktu. Beklemenin kendine göre tehlikeli yönleri vardı. Bir de üzerindeki silahla bu şekilde beklemenin riskli olup olmadığını düşündü. O kadar çok beklemişti ki neredeyse öğle vakti olmak üzereydi. Bir ara bırakıp gitmeyi bile düşündü. Ama daha sonra biraz daha beklemesi gerektiğine karar verdi. Ayakta beklediği için ayaklarına karasular inmişti. Etraftaki insanların ve esnafın meraklı bakışları gittikçe artıyordu. Uzun süredir bekleyen bu gencin neden beklediğini merak edenler çoğaldıkça çoğaldı. Ama Taha nedense sabretmesi gerektiğini düşünüyordu. Dün Veysi Hocanın; “Kendinizi riske atmayın” sözünü hatırlayınca ne yapacağını bilemez olmuştu.

İçinden bir ses beklemesi gerektiğini söylese de yaptığının bir risk olduğunu biliyordu. Beklemek için kendisini biraz daha avutmaya çalıştı. Öğle vakti girmişti. Öğlenci öğrenciler okula gitmek için yavaş yavaş evlerinden çıkmaya başlamışlardı. Taha hedef şahsın girdiği binaya daha bir dikkatli baktı. Binadan çıkan öğrencilerden birinin beklediği kişi olup olmadığını görmeye çalışıyordu.

Baktığı binadan iki kişinin çıktığını görünce, birinin hedef şahsı olduğundan emindi. Şahıs girdiği binadan bir arkadaşıyla birlikte çıkıyordu. Binadan çıktıklarında, Taha birden bire canlanmış gibi onları uzaktan takip etmeye başladı. Nereye gittiğini öğrenmesi gerekiyordu. Bunu öğrenmenin birçok yolu olsa da Cemaate yazacağı raporda her şeyin eksiksiz olmasını istiyordu.

Taha peşlerine takılıp onları takip etmeye başladı. Epey bir yol yürüdükten sonra gidecekleri yere vardılar. Takibi başarılı bir şekilde bitirdiği için Allah’a şükretti.

Taha eve gediğinde, Sait evde onu bekliyordu. Sait merak ettiği her şeyi biran önce Taha’dan öğrenmek için can atıyordu. Taha, Sait’e olup bitenleri anlattı. Hedef şahsın o binaya neden girdiğini öğrenmek istedilerse de bunu Cemaate sormayı daha uygun buldular. Taha takibi tüm ayrıntılarıyla rapor haline getirdikten sonra Cemaate gönderdi. Hedef şahıs hakkında bilinmesi gereken pek fazla bir şeyin olmadığını düşündüğünden takibini sonlandırmıştı.

Taha, yazdığı raporun ardından diğer işlerin peşine düşmüştü. Kaldığı yerden devam ediyordu. Bir akşam, Veysi Hoca beklemedikleri bir vakitte arkadaşlarını ziyarete geldi. Cüneyt henüz eve gelmemişti. Cüneyt’i soran Veysi Hocaya, onun geç geleceğini söylediler. Veysi Hoca aslında Taha’yı görmeye gelmişti. Ama Sait’in konuşulanları duymasında bir sakınca görmeyerek;

–Takip ettiğiniz şahsın gittiği ev, örgüt evi çıktı. Cemaat bunu tahmin etmediğinden, bunların daha büyük eylemlerle Cemaate zarar verme hazırlığı yaptıklarını tahmin ediyor. Onu tanıyan Cemaat mensupları şahsın sıradan bir sempatizan olduğunu söylemişlerdi. Sadece sempatizan olarak tanındıklarını hiçbir eylem ve kavgaya katılmadıklarını söylemişlerdi. Cemaat, onların planlarının ne olduğunu bir an önce öğrenmek için hazırlık yapıyor. Sizin yapmanız gereken şey örgüt evlerinin olduğu binayı sürekli olarak gözetlemek olacak. Günün bir vaktinde biriniz bekler daha sonra diğeri gelip onun yerine takibe devam eder. Bunu gerekirse gece gündüz yapmanız gerek. Bir Müslümana zarar vermeden bunların niyetlerini anlamalıyız,” deyip Taha ile Sait’e ne yapmaları gerektiğini iyice anlattıktan sonra Cüneyt’i beklemeden evden ayrıldı. Taha ve Sait ellerindeki diğer işleri bırakıp tüm çabalarını bu işe yoğunlaştırdılar.

Taha, örgüt evine bakmak için evden çıktı. Geceye kadar gelememe ihtimaline karşı bu sefer silahını yanına alma gereği duymadı. Evden ayrıldığında, kafasında kendisini rahatsız eden bazı endişeleriyle uğraşmaya başlamıştı. Kendisinin bir hatası veya ihmali yüzünden bir Müslümanın zarar görme ihtimalini düşünüyor, bizzat kendisi gidip o şahsın ve arkadaşlarının işini bitirmek istiyordu. Ama bunu yapamayacağını da biliyordu. Sadece öfkesinden bazen böyle şeyler düşündüğü oluyordu. Bu düşüncelerle geldiği örgüt evinin bulunduğu binanın yanında dikkat çekmeyecek bir yer buldu kendine. Örgüt evinin bulunduğu dördüncü kata baktığında dairenin lambalarının yandığını görüp beklemeye başladı. Lambaların yanıyor olması, evde birilerinin olduğunu gösteriyordu. Ama evde kimin olduğunu bilmiyordu. Bunu öğrenmek şimdilik mümkün değildi. Beklemekten başka seçeneği yoktu. Beklemesi gerektiğinden, dikkat çekmemesi gerektiğinin farkındaydı. Caddeden gelip geçenlerin kendisinden şüphelenmemesi gerekiyordu. Bu, işin salahiyeti için can alıcı bir damar gibiydi. Kendisinden şüphelenen olursa bütün çalışmaları riske girmekle kalmayacak, aynı zamanda olacakları engellemek için ellerindeki fırsatlarıda kaçırmış olacaklardı.

Taha beklemeye devam ediyordu. Saat epey geç olmuştu. Neredeyse gece yarısına geliyordu. Artık caddede kimseler kalmamıştı. Her yerde bir sessizlik hâkimdi. Bu saate kadar hedef şahıs ve arkadaşlarından hiçbir iz yoktu. Taha dördüncü kattaki daireye her baktığında daire lambasının açık olduğunu görüyor ayrılmak istediği halde bir türlü yerinden ayrılamıyordu. En azından daire lambasının sönmesini beklemesi gerektiğine inanıyordu. Daire lambası sönene kadar bekleyecekti. Saat gece yarısını geçmiş. 12:40’a geliyordu. Binadaki diğer tüm dairelerin lambaları söndüğü halde, hâlâ örgüt evinin lambaları hâlâ yanıyordu. Bunun daha ne kadar süreceğini bilmiyordu.

Cüneyt, Taha’nın daha eve gelmediğini görünce endişelenmeye başlamıştı. Sait;

–Taha’nın işi uzun sürebilir. Sabah namazına kadar beklememiz gerek, dedi.

Buna bir anlam veremeyen Cüneyt, bir şeylerin ters gittiğini sezmişti. Ama bu durumu ne sorgulayabilirdi ne de Sait’e sorabilirdi. Beklemekten başka çaresinin olmadığını biliyordu. Sadece bu saate kadar neyin takibinin yapıldığını merak ediyordu. Önemli bir şeyin olduğunu tahmin etmek zor değildi Cüneyt için. Kendisi de bu tür şeylerle meşgul olduğundan, bunların ne anlama geldiğini biliyordu. Ama yine de Taha’nın bu kadar geç vakte kadar dışarda kalmasının doğru olmadığını düşünmeden edemiyordu. Veysi Hocanın en son konuşmasını hatırlayınca, daha bir endişelendi. Bu durumu Sait’e söylediğinde, Sait;

–Veysi Hocanın haberi var. Taha şu anda yapması gerekenin dışında başka bir şey yapmıyor. Rahat ol. Taha için dua edelim, gerçekten de zor bir görevi var. Ve bu görevi bitmeyene kadar ne Taha, ne de Cemaat rahat etmez, dedi.

Sait’in konuşmalarına bir anlam vermeye çalışsa da Cüneyt bir türlü rahat olamıyordu. Yatmak için yatağına gitti.

–Eğer Taha’nın gelişini görürsen beni de uyandır, dedi.

Sait, aslında Taha’nın geç kalmasından en az Cüneyt kadar endişe ediyordu. Ama Taha’nın ne yaptığını bildiğinden içi biraz olsun rahat olsa da bu saate kadar gelmeyişinin endişesini taşıyordu. Taha’nın neden bu işi o kadar ciddiye aldığını biliyordu, ama başına bir şeyin gelmesinden endişe ediyordu. Bu endişe içini kemirse de bu duygularını şimdilik dışarı vurmuyordu. Cüneyt’e anlatamadığı gibi, onun endişelerini de gideremiyordu. Yatmak için yatağına uzandı. Düşünceler bir türlü yatmasına müsaade etmiyordu. Uyuyamadığından kalkıp abdest alarak namaz kılmaya başladı. Alnının secdeye gittiği her seferinde Allah azze ve celleye gözyaşlarıyla dua edip yalvarıyordu. Taha için özel dua ederek onu koruyup muhafaza etmesini Rabbinden dileyip durdu.

Taha hâlâ ışıkları yanan dairenin içinde neler olduğunu merak ediyordu. Saatine baktı. Saat 1:35’i gösteriyordu. Çok geç kaldığının farkındaydı. Ama bir türlü içi rahat etmediğinden yerinden ayrılmak istemiyordu. İçine doğan bir şeyler onu tutuyordu. Bu tür şeyleri çok yaşadığından iç sesine güveniyordu. İç sesinin yanıldığı pek nadirdi. Bu sefer de yanılma ihtimali olabilirdi pekâlâ. Ama ışıklar sönene kadar beklemek istiyordu.

Binanın önünde duran taksiden iki kişinin indiğini görünce gözlerine inanamadı. Onlardan biri takip ettikleri şahıstı. Diğer şahsı tanımıyordu. Onu ilk kez gördüğünden örgüt elemanlarından biri olduğunu tahmin etti. Evdeki ışığın neden sönmediğini şimdi anlamıştı. Şahısların binaya girmesinden yaklaşık yarım saat sonra evin ışıkları sönünce, Taha eve döndü.

Sait, merdivenlerden ayak seslerinin geldiğini duyunca kapı merceğinden bakmaya başladı. Taha’da anahtar olmasına rağmen, geldiğinde kapıyı olabildiğince sesiz açmak için elinden geleni yapacaktı. Merdivenlerden ayak sesleri gelmeye devam ediyordu. Gittikçe yakınlaşan ayak seslerinin Taha’ya ait olması için dilinde dualar mırıldanıp duruyordu. Kapı merceğinde Taha’yı gördüğünde, kapıyı titizlikle açtı. Taha şaşırmış olsa da selam verip içeri girdi. Sait’le konuşacakları olduğu için şimdilik Cüneyt’i uyandırmak istemediler. Taha, yaşananları ayrıntılarıyla Sait’e anlattı. En son gelen otomobilin model ve plakasını Sait’e verdi. Bu saatten sonra görev değişikliği Sait’e geçmişti. Taha, bildiklerini Sait’e anlattıktan sonra Cüneyt’i uyandırdılar. Cüneyt uyku sersemliği üzerinde olduğu halde neden uyandırıldığını biliyormuş gibi uyandı. İlk sorduğu soru “Taha geldi mi?” oldu. Taha’nın sağ salim gelişine sevinmişti.

Sabah erken saatlerde Sait evden çıktığında, Taha ile Cüneyt uyuyorlardı. Geceyi neredeyse uykusuz geçirmişlerdi. Bu yüzden Sait sesiz bir şekilde evden ayrıldı. Sokaklarda gezinen kediler dışında kimseler yoktu. Kendisine eşlik eden miyavlama sesleri eşliğinde binanın önüne geldi. Örgüt evinin olduğu binanın biraz illerisin, de Taha’nın anlattığı şekilde bir otomobil duruyordu. Buna sevinmişti. En azından evdekilerin hâlâ burada olduklarını biliyordu. Sait’in kafasını kurcalayan şey bu otomobilin nasıl takip edileceğiydi. Taha’nın anlattıklarına göre en son hedef şahıs ve bir arkadaşı binaya girmişlerdi. Henüz kaç kişi olduklarını bilmiyorlardı. Şu ana kadar üç kişi görmüşlerdi. Sait gözlerindeki uyku mahmurluğunu atmak için açık olan bir pastaneye gidip kahvaltısını yaptı. Pastanede, biraz oturup vakit geçirmek için ideal bir yer gibi geliyordu. Burada uzun süre oturamayacağını biliyordu. Yine de bir sandalye alıp otomobili görecek şekilde oturarak pastaneciden çay istedi. Pastaneci, müşterisinin birilerini beklediğini biliyordu. Müşterilerinin bazen kız arkadaşlarıyla kendi pastanesinde buluştuklarını bildiğinden, Sait’in de kız arkadaşını bekliyor olabileceğini tahmin ediyordu.

Sait bekledikçe bekledi. Öğrencilerin okula gitme saati bile geride kalmıştı. Ama henüz otomobile binen olmamıştı. Artık pastaneden ayrılması gerektiğini biliyordu. Yediklerinin hesabını kasaya ödeyince yüzendeki umutsuzluğu fark eden pastaneci, kız arkadaşı tarafından ekildiği için üzülmüş olabileceğini düşündü. Acır bir şekilde hesabını alıp teşekkür etti.

Sait bu sefer binanın girişini görebileceği bir yere gidip orada beklemeye başladı. Dün gece uyuyamadığı için gözlerinden uyku akıyordu. İkide bir gözlerini ovup uykusuzluğunu bastırmaya çalıştıkça daha çok uykusu geliyordu. Yerinde durduğu sürece uykunun gözlerine hücum edeceğini biliyordu. Bazen olduğu yerde birkaç tur atsa da bir türlü üzerindeki uykudan kurtulamıyordu. Neredeyse ayakta olduğu yerde uyuyacak kadar bitkin düşmüştü. En zayıf noktasının uyku olduğunu bildiği halde yine de dün gece yatamamıştı. Kafasını kurcalayan bir şeyler olduğu zaman uyuyamıyordu. Düşüncelerinden kurtulamadığı sürece uykusuzluk kendisini perişan ediyordu.

Hedef şahsın, yanında iki arkadaşıyla binadan çıktıklarını gördüğünde, kendisinden uykusuzluk namına hiçbir şey kalmadı. Binanın çıkışında, hedef şahıs ile dün gece birlikte geldiği arkadaş otomobile doğru giderken, diğer arkadaşları yayan olarak onlardan ayrıldı. Binadan çıkarken her biri kendisince etrafını iyice süzdükten sonra vedalaşıp ayrıldılar. Sait yayan olarak giden şahsın peşine düşmenin daha mantıklı olduğuna karar verip ardına düştü. Hedef şahıs ile arkadaşı otomobile binip binanın önünden ayrıldılar.

Sait peşine takıldığı şahsın peşinden dikkatli bir şekilde gitmeye devam ediyordu. Peşinde olduğu şahıs bazen arkasına baksa da şüphelendiği kimsenin olmadığını görünce yoluna devam ediyordu.

Geldikleri mahalle, Cemaat mensuplarının çoğunlukta oldukları bir mıntıkaydı. Şahıstan çok, burada Sait daha çok tanınıyordu. Birisinin kendisine selam vermesi halinde bütün işlerin berbat olması işten bile değildi. Şahsın burada ne aradığını çok merak ediyordu. Bunu öğrenmesi gerekiyordu. Bu yüzden riski göze alıp peşinden gitmeye devam etti. Takip ettiği şahıs bir binanın önüne geldiğinde binanın altındaki bakkaldan bazı şeyler alıp binaya girdi. Sait bu binayı biliyordu. Bu binada bulunan Cemaat mensubu bir Müslümana misafir olmuştu. Bu şahsın bakkaldan bir şeyler aldığını görünce, kötü bir niyetinin olmadığını anlamıştı, ama bu şahsın burada ne işi olduğunu merak ediyordu. Şahsın arkasından binaya girip kaçıncı katta oturduğunu ve girdiği daireyi öğrenmeye çalıştı. Binanın en son katına çıkan şahsın girdiği daireyi görünce takibini bırakıp eve döndü.

Yorgunluktan bitap düşmüş bir halde kendisini zor eve atmıştı. Taha merakla kendisini bekliyordu. Gördüklerini Taha’ya anlattıktan sonra gidip bir güzel uyku çekti. Ardından Taha’yla birlikte takibini yaptıkları şahıslar hakkında notlarını yazdılar. Sait, en son takip ettiği şahsın oturduğu binada ne işi olduğunu öğrendikten sonra eksik bıraktığı notunu tamamlayacaktı.

Akşam daha önce de misafirliğine gittiği Cemaat mensubu olan şahıstan binanın son katında oturanlar hakkında bilgi almak için evden çıktı. En son takibini yaptığı şahsın buraya girdiğini bildiği için onunla karşılaşmamak için tedbirli davrandı. Kapıyı çaldığında kendisini karşısında gören Cemaat mensubu, Sait’i hiç beklemediği için şok olmuştu. Cemaat içinde böylesi karşılaşmalar pek nadirdi. Sait’i içeri davet edip kendisine boş olan odayı işaret edip oraya geçmesini istedi. Ev sahibi Sait’le musafaha ettikten sonra;

–Hayırdır inşallah. Seni beklemiyordum dedi.

Sait, geliş sebebini anlatmadan önce ev sahibinden kendisinin buraya geldiğini mümkün olduğunca kimsenin bilmemesini belirtip bunun gizli kalmasını istedikten sonra üst katta oturanları sordu.

 Ev sahibi, Cemaatin içinde yıllardır hizmet eden değerli biriydi. Sait’i de Veysi Hocanın evinde görmüş, onunla orada tanışmışlardı. Uzun zaman önce, Veysi Hoca, iletmek istediği bir Cemaat notunu Sait’e verip şu andaki ev sahibine ulaştırmasını istemişti. Sait kendisine verilen notu ev sahibine verdikten sonra, ev sahibi Sait’in Cemaat tarafından güven duyulan birisi olduğunu anlamış, ona gıpta etmişti. Bugün Sait’in yine kendisine bir mesaj getirmiş olabileceğini düşünmüştü. Ama Sait, kendisine bir mesaj getirmediği gibi, kendisine binalarında oturan şahısları sormuştu. Kendisi binadakilerle pek haşir neşir olmasa da, zamanla binada oturanlar hakkında bilgi sahibi olmuştu.

-Üst katta oturanların, aileleri köyde olan ve buraya okumak için gelen öğrenciler olduklarını biliyorum. Aralarında yaşça büyük biri olduğu için, binadakiler öğrencilerin burada oturmalarına razı olmuşlar. Bildiğim kadarıyla yaşça büyük olan, içlerinden birisinin dayısıymış.

-Bunların fikirleri nedir?

-Sıradan öğrencilerdirler. Pek kimseyle konuşmuyorlar. Bazen o yaşı büyük olanla binada karşılaştığımızda selamlaşıyoruz.

-Nerede çalıştığını biliyor musunuz?

-Hayır!

-Onlar hakkında bana anlatabileceğiniz bir şey var mı? Bunu Cemaate ileteceğim. O yüzden bildikleriniz Cemaatin işine yarayabilir.

-Cemaatin neden bunları araştırdığını biliyor musun?

-Bunu size belki uygun görürse Cemaat söyler. Söyleyecek bir şeyiniz yoksa bana müsaade edin gideyim.

Sait eve geldiğinde eksik bıraktığı yazısını tamamlayıp Cüneyt aracılığıyla Veysi Hocaya gönderdiler. Taha ile Sait kendi aralarında görev taksimi yaptılar. Sait yeni öğrenmiş olduğu şahsın peşine takılacak onları takip edecekti. Taha da hedef şahıs ile yanındaki arkadaşının peşinde olacaktı.

Sabah erkenden ikisi birlikte evden ayrıldılar. Taha, her zaman ki yerine gidip binayı gözetlemeye başladı. Artık onu orada görenler Taha’nın varlığına alışmış gibiydiler. Taha rahat hareket ettiğinden şimdiye kadar hiçbir sorunla karşılaşmamıştı. Ama bu, tedbiri elden bırakma manasına gelmiyordu. Taha sabah erken geldiği yerden binaya bakmaya devam ediyordu. Binanın önünde daha önceden gördüğü otomobil yoktu. Ama eve giren çıkanlar olabilir, diye beklemeye karar verdi. Öğle vaktine kadar bir şey olmayınca eve dönmeye karar verdi.

Sait, geldiği mahallede Cemaat mensuplarının çokluğundan tedirgin olsa da onlarla selamlaşmamak için her gördüğü tanıdıktan yüzünü çeviriyordu. Binada oturan öğrencilerden sadece birini tanıyordu. Diğerleri hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Yine de bekleyecekti. En azından o da öğleye kadar beklemeyi düşünüyordu. Neyse ki fazla beklemesine gerek kalmadı. Daha önce hedef şahsı takip ettiğinde Taha’nın gördüğü otomobilin geldiğini görünce şaşırdı. Bunların aralarındaki bağın boyutunu düşündüyse de boşuna bir çaba sarf etti. Otomobilden inenlerden biri, daha önce hedef şahsın yanında gördüğü birisiydi. Diğer ikisini tanımıyordu. Yaşı büyük olanın dün kendisine anlatılan “Dayı” olabileceğini düşündü. Onların binaya girmeden dikkatli davranmaları, Sait’in gözünden kaçmamıştı. Sait, bir müddet daha bekledikten sonra eve geldi. Dinlenmesi gerekiyordu. Çünkü akşam kaldığı yerden devam edecekti. Taha’yı evde bulunca şaşırmadı. Bugün gördüklerini Taha’yla paylaştı. Birlikte fikir alış verişinde bulunup bunların aralarındaki bağı çözmeye çalıştılar. Ama her bir fikir, bir komplo teorisi gibi uçuk bir şekilde bitiyordu. Bunlara bir anlam veremedikleri gibi, bu işin içinden nasıl çıkacaklarını da bilmiyorlardı.

Akşam evden çıkmadan Cüneyt eve geldiğinde;

–Bu akşam Veysi Hoca sizi görmek için buraya gelecek, o gelinceye kadar beklemenizi söyledi, dedi. Taha ile Sait, Veysi Hocanın gelmesini bekleyeceklerdi. Veysi Hoca fazla geç olmadan gelmişti. Bu sefer Cüneyt’in de onlarla birlikte olmasını istemişti. Taha ile Sait’in bugüne kadar yaptıklarını Cüneyt’e özetleyip bundan böyle bütün vakitlerini bu işe vermelerini istedi. Cemaatten gelecek olan habere göre hareket edecekleri için şimdilik kaldıkları yerden devam etmelerini istedi.

–Cemaat bu işi çok önemsiyor ve konuda sizlere güveniyor. Bu konuda yardım alacağınız birileri olursa, onları Cemaate bildirin, uygun görürlerse onlardan da yardım alabilirsiniz, diyerek işin ehemmiyetine vurgu yaptı.

 

 

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar