Şehadet Yolu-14.Bölüm
14.BÖLÜM
Veysi Hocanın ardından Taha ile Sait tüm bildiklerini Cüneyt’le paylaştılar. Cüneyt, duydukları karşısında şok olmuştu. Cemaatten gelecek olan talimata kadar birlikte görev taksimi yaparak bu işi en güzel şekilde halletmek için Taha’ya bu işin organize edilmesi görevi verildi. Bundan böyle her akşam elde ettikleri bilgileri paylaşacak, yapılması gerekenleri konuşacak ve Taha’nın sorumluluğunda kendilerine verilen görevleri yapacaklardı. Cüneyt’in de kendilerine katılmasıyla daha rahat etmişlerdi. Bundan böyle şüphelendikleri zaman birbirleriyle yer değiştirebilmeleri onlar için büyük bir avantaja dönüşmüştü.
Elde ettikleri önemli bilgileri vakit kaybetmeden Cemaate ulaştırıyorlardı. Ancak her geçen gün takibini yaptıkları şahıslara yenileri ekleniyordu. Yeni kişilerden, yeni örgüt evleri ortaya çıkıyordu. Artık neredeyse üç kişiyle bile bu takibe yetişemez olmuşlardı.
Cemaat gönderdiği talimatta sadece, “Dayı” diye bilenen şahsı ve onun kaldığı evi takip etmelerini istedi. Bu talimatları rahat bir nefes aldılar. Böylece her gün sırasıyla bir, birlerine devrettikleri yeni bir düzen oluşturdular. Öğrendiklerini vakit kaybetmeden Cemaate iletmeye devam ediyorlardı. Cemaat öğrenmek istediği bir şey olduğunda Veysi Hoca aracılığıyla haber gönderiyordu. Cemaatin bu arkadaşlar vesilesiyle elde ettiği bilgiler sayesinde, kaç Müslümanın hayatının kurtulduğunu bilmeseler de, Cemaat bu arkadaşların çalışmalarında çok memnundu.
Takibin neredeyse ikinci ayını geride bırakıyorlardı. Bu zamana kadar tüm vakitlerini bu işe vermişlerdi. Öğrendikleri yeni bilgiler ve ulaştıkları yeni şahıslarla bu yapıyı neredeyse çözmüşlerdi. Artık yapacakları pek bir şey kalmamıştı. Neredeyse kısır döngüye girmişlerdi. Bundan sonrasını çözmek onları aşıyordu. Takibini yaptıkları şahısların şehir dışına çıktıkları zaman nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Bu konuda Cemaat devreye giriyordu. Tıkandıkları yerde Cemaat devreye giriyor, bundan sonra nasıl davranmaları gerektiğini bildiriyordu.
Bu takip işine başladıktan yaklaşık beş ay sonra, Cemaatten kendilerine, bu işin peşini bırakmalarını bildiren bir not geldiğinde, buna bir anlam veremediler. Ama Cemaatin kararları onlar için bağlayıcıydı. Bu kararın ardından kendilerine bundan böyle nasıl bir görev verileceğini bilmeden bekliyorlardı. Dört gün sonra Veysi Hoca onları ziyarete geldiğinde, Cemaatin selamını getirmişti. Veysi Hoca Cemaatin neden onları artık bu takipten aldığını açıkladı:
–Cemaatin edindiği bilgiye göre sizden şüphelenenler olmuş. Bazıları sizi takip etmeye bile çalışmışlar. Sizin peşinize takılanları başka arkadaşlar engellemişler. Cemaat bundan böyle sizin bu işe karışmamanızı ve mümkün olduğunca gittiğiniz yerlere uğramamanızı istiyor. Siz de daha dikkatli olun.
Veysi Hoca, sözlerini bitirttikten, sonra belindeki silahı çıkarıp arkadaşlarına vererek;
–Bu sizde kalsın dışarı çıkacağınız zaman üzerinizde olsun, dedi.
Veysi Hoca, her biriyle ayrı ayrı görüştükten sonra onlara yeni görevlerini verdi. Bazı görevlerinde Taha ile Sait’in birlikte çalışmalarına karar verilmişti. Veysi Hoca işini bitirdikten sonra evden ayrıldı.
Cüneyt, ailesiyle görüşmek için izin alarak Veysi Hocanın ardından evden çıktı. Geceyi ailesiyle birlikte geçireceği için eve dönmeyecekti. Cüneyt’in ailesini ziyarete gitmesi demek, arkadaşları için güzel yemekler anlamına geliyordu. Ailesinin hazırladığı güzel şeylerle birkaç gün bayram yapıyorlardı. Ailesinin, onu eli boş göndermeyeceklerini biliyorlardı. Bazen şaka yoluyla özledikleri yemekleri Cüneyt’e sipariş ettikleri bile oluyordu. Cüneyt bu şakaların altında bir özlem olduğunu bildiğinden arkadaşlarının isteklerini dikkate alıyordu. Annesi, hazırladığı yemekleri ve evde bulunan zahirelerden oluşan ağır bir yükü ona yüklerdi. Cüneyt, ailesinden ayrılıp eve gelene kadar taşıdığı yüklerin ağırlığı altında söylenip duruyordu. Eve ulaştığı zaman rahatlıyordu. Annesinin hazırladığı yemeklerle arkadaşlarına ziyafet çektirdiği için tüm meşakkatleri unutuyordu.
Her şey artık eski haline geri dönmüştü. Herkes kendisine verilen görevi yapmaya çalışıyorlardı. Zaman akıp gidiyordu. Beraber kaldıkları süre içinde aralarındaki sevgi ve muhabbet her geçen artıyordu. Onları görenler, onların gerçek kardeşler olduklarını zannederlerdi. Kaldıkları binada bina sakinleri onları bu şekilde tanıyordu. Anne ve babaları vefat etmiş olan üç yetim kardeş. Bazen bina sakinleri kendilerine yardımcı olmak için teklifte bulunuyor, ancak onlar geri çeviriyorlardı. Buna rağmen ısrarlarına dayanamayarak bazen komşularının yaptıkları yemekleri almak zorunda kalıyorlardı. Kendilerinden şimdiye kadar hiç rahatsızlık duymayan komşuları onlardan razıydılar.