41.84
  
48.67
  
0.00
  
97.47

Şehadet Yolu-17.Bölüm

Şehadet Yolu-17.Bölüm

  17. BÖLÜM

Sait ile Cüneyt Taha’nın yakalanmış olduğundan emin olduktan sonra Veysi Hocanın talimatıyla evi boşaltmak zorunda kalmışlardı. Her ihtimale karşı şayet kalacak yerini sorduklarında Taha’nın en azından burayı göstermesini arzu ediyorlardı. O yüzden evi boşaltıp evdeki İslami kitap ve broşürleri çıkarmışlardı. Veysi Hocanın kendilerini yerleştirdiği bir eve geçmişlerdi. Taha için yapacakları hiçbir şeyleri yoktu. Arkadaşlarının şu anda neler yaşadıklarını az çok tahmin edebiliyorlardı. Daha kısa bir süre önce yakalanıp bırakılan Cüneyt, Taha’nın neler yaşadığını daha iyi anlıyordu. Onun için daha içten dua ediyordu. Kendisi bir şüphe sebebiyle yakalandığı halde yaşadıklarını anımsayınca, o günleri tekrar yaşıyormuş gibi duygulandı.

Taha’nın silahla yakalandığını düşününce, Sait ile Cüneyt bu işin daha zorlu geçeceğini tahmin ediyorlardı. Taha’nın yakalanmasıyla bir süre ortalıkta dolaşmamaları kendilerinden istenilmişti. Bu sure zarfında işlerini geçici bir süre askıya almaları gerektiğinden, ellerindeki bilgileri not haline getirip Veysi Hocanın geleceği bir vakitte kendisine vereceklerdi.

Taha’nın durumu belli olmadan evden dışarı çıkmamalarını söylemişlerdi. Bu durumun ne kadar süreceğini tahmin edemiyorlardı. Taha’nın direncine ve iradesine güvenseler de polislerin bu tür durumlarda takındığı tavrı hep farklı olduğundan bu sürecin ne zaman biteceğini bilmiyorlardı. Bir ay süren gözaltılar olduğu gibi daha uzun kalanlarda olurdu. Bunun için gerekli hukuki alt yapıyı uydurmak polisler için hiç de zor değildi.

Cüneyt, Taha’nın kendisi gibi serbest bırakılmayacağını biliyor gibiydi. Bundan böyle Sait’le birlikte çalışmaktan hoşlansa da, Taha’nın özlemini şimdiden hissediyordu. Taha’ya alışmıştı. Birlikte bir evi paylaşan kardeşler olmuşlardı. Bundan böyle kendisinin yokluğuna nasıl alışabilecekleri bilemiyordu. Taha’nın kendilerinden ayrıldığını zannettikleri zaman üzülmüşlerdi. Ama Veysi Hocanın tesellisiyle Taha’nın iyi olduğunu bildiklerinden içleri rahattı. Ama ya şimdi? Taha’nın polisin elinde olduğunu bildikleri halde nasıl iyi olabilirlerdi ki?..

Sait için Taha’nın yokluğu bir yana, yakalanmış olmasından hâlâ kendisini suçlu gördüğünden vicdan azabı çekiyordu. Bu durumu Veysi Hocaya anlattığında, Veysi Hocanın tesellisi bile kâfi gelmedi. Hâlâ keşkeler içindeydi. “Keşke ben ona uymayıp onun önünden gitseydim” diye kendisini suçluyordu. Taha’yı nasıl da bırakıp kaçtığını hatırlayınca, kendisine daha çok kızıyordu. O anda yapacak bir şey olabilirdi, diye düşünüyordu. Taha’ya sarılan polisi ondan ayırmak için çaba gösterebilirdi. Bu çabayı göstermediği için kendisine kızıyordu. Her ne kadar Cüneyt Sait’e; “O anda yapacağın hiçbir şey yoktu. Eğer bir şey yapmaya kalksaydın bugün Taha’yla birlikte senin içinde üzülüyor olacaktık. Sen belki de o an için yapılması gerekeni yaptın.” diye teselli verdiyse de Sait sağlıklı düşünemiyordu. Taha’nın yakalanmaması için daha dikkatli olmaları gerektiğine inanıyordu. Bunu defalarca Veysi Hocadan duymuşlardı. Ne zaman silahla dışarı çıkmak için izin istedilerse dikkatli olmaları için onları uyarmıştı Veysi Hoca.

Sait, Taha’nın yakalanmasından dolayı kendisini suçlamakla beraber kaçmak zorunda kaldığı için de kendisini kınıyordu. Arkadaşını yalnız bıraktığı için ömrü boyunca çekeceği bir pişmanlığı yaşıyordu. “Kaderinde yakalanma olmadığı için belki de yakalanmadın. Ya da başka bir amaç için Rabbin senin yakalanmanı takdir etmedi” diye Sait’e teselli veren Cüneyt’in çabaları Sait’i teselli etmeye yetmiyordu.

Sait, hata olarak düşündüğü şeyler yüzünden geceyi Rabbine yalvararak geçirdi. Şu anda Taha’nın neler yaşadığını bilmediği için bir türlü uykusu gelmiyordu. Taha’nın iyi olduğunu bilmeden de uykusu gelmeyecek gibiydi. Kalkıp abdest aldı. İçini yakan şüpheleri Rabbine arz edip O’ndan kendisini bağışlamasını ve Taha’ya yâr ve yardımcı olması için yakarırken gözlerinden akan yaşlara hâkim olamıyordu. Alnını secdeye bıraktığı her defasında, secdeden kalkmadan içini Rabbine döküyor ve gözyaşlarını şefaatçi kılıyordu. Bu pişmanlığının bir telafisini kendisine sunması için yalvarıyordu. Bir daha böylesi bir acıyı yaşamamak için âlemlerin Rabbinden yardım diliyordu.

Sait’in iniltileriyle uyanan Cüneyt, onun durumuna acıdı. Kendisine verdiği nasihatlerin etki etmediğini görünce, Sait’i bir süreliğine kendi haline bırakmaya karar verip tekrar uykuya daldı. Gecenin sessizliğinde Rabbine ettiği münacatla rahatlayan Sait, sabah namazına yakın Cüneyt’i uyandırdı. Cüneyt, Sait’in daha iyi olduğu görünce sevindi. Taha’nın yokluğunda belki de tek tesellisi Sait’in yanında olmasıydı. Cüneyt en azından Sait’in kurtulmuş olmasından dolayı Rabbine şükrediyordu. Bir ara Sait’in de Taha’yla birlikte yakalandığını hayal ettiğinde, yaşayacağı acının ne kadar büyük olacağını anlayıp şimdiki durum için Allah azze ve celleye şükretti.

Sabah namazını birlikte kılıp biran önce Taha’nın sağ salim geri dönmesi için dua ettiler. Taha’nın yaşayacağını tahmin ettikleri zorluk için Allah azze ve cellenin kendisine yardımcı olması için dualarını sürdürdüler.

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar