41.84
  
48.67
  
0.00
  
97.47

Şehadet Yolu-8.Bölüm

Şehadet Yolu-8.Bölüm

  8. BÖLÜM

Taha’nın gitmesinin ardından Sait yalnız kalmıştı. O akşam yalnızlığı ile bir iç muhasebe yapıp sabah namazına kadar uyuyamamıştı. Sabah namazının ardından uyudu, ancak sabah erkenden uyandı. Çünkü yapması gereken işleri vardı. Bu yüzden erken saatte evden çıktı. İşe gitmeden önce yapması gereken işlerinin takibini yapmalıydı. Ne zamandan beri takibini yaptığı şahsın evden saat kaçta çıktığını öğrenememişti. Bu yüzden her sabah erken saatlerde evden çıkıyor işe gideceği saate kadar şahsın evinin önünde bekliyordu. Ama nedense bir türlü bu takibi sonlandıramamıştı. O yüzden bugün daha erken saatte evden çıkmıştı. Her zamanki yerine gidip şahsın evini gözetlemeye başladı. Sokaklar çok sessizdi. Birkaç tatlıcıdan başka onu gören olmamıştı. Diyarbakır’da sabah saatlerinde sokak tatlıcıları dolaşır yeni çıkmış sıcak tatlı satmak için bağırırlardı. Bu durum Diyarbakır halkı tarafından normal görüldüğünden kimse şikâyet etmezdi.  Sait beklemekten sıkılmıştı. Birazdan öğrenciler okula gitmek için evlerinden çıktıklarında, burada bulunmaması gerektiğine karar verdi. Kaç gündür beklediği bu yerde öğrenciler onu defalarca görmüşlerdi. Kimi öğrenciler meraklı gözlerle ona bakarken, kimisi de ona kızgın gözlerle bakıyorlardı. Neyse ki bu defa bunların hiç birinin yaşanmasına gerek kalmadan gözlemlediği evden çıkan şahsın, günlerdir beklediği kişi olmasına sevindi.

Şahsın evden çıktığını görünce, ona görünmemek için kendisini sokağın içine iyice soktu. Bu aşamadan sonra daha dikkatli olmalıydı. Şahsı uzaktan takip edecekti. Onun hakkında öğrenebileceği tüm bilgilere ihtiyacının olduğunu biliyordu. Sait, saatine baktı. İşe çoktan geç kalmıştı bile. Ama takibini bitirmesi gerekiyordu. Ustasına ne gibi bir mazeret sunacağını hiç düşünmedi. Son birkaç aydır bazen işe geç gitmesi yüzünden ustasından azar işitiyordu. Tüm bunlara rağmen ustası tarafından sevildiğinden kendisine bir şey demiyordu. Ama bu sefer gerçekten de çok geç kalmıştı. Saat neredeyse 10’a geliyordu. Şahıs uğradığı yerde birileri ile konuşup sohbet ediyordu. Sait bunların ne konuştuğunu bilmediğinden, sadece şimdilik aklına bunları not ediyordu. Sokak ortasında elinde kâğıt kalem ile bir şeyler yazmak hiç de sıradan insanın işi değildi.

Uzun bir takibin ardından, şahıs tekrardan evine dönünce, Sait bu takibin burada bittiğini anlayıp sevindi. Hiç vakit kaybetmeden işine gitti. Ustasının sert bakışları karşısında sadece özür dileyip işinin başına döndü.  Bugün yaşadıklarını aklından bir daha geçirdi. Şahsın nereye gittiğini, ne kadar kaldığın unutmamak için en iyi metot bunu tekrarlamaktı. Akşam yaptığı takibin tüm detaylarını yazıp Cemaate göndermek için hazırladı. Taha’nın evde olmayışı kendisini belli ettiriyordu. Ev çok sessiz kalmıştı. Canı sıkılıyordu. Mutfağa gidip yiyecek bir şeyler hazırlamak bile içinden gelmiyordu. Midesindeki açlık hissi gittikçe kendini daha da hissettirince ocağın üzerine çay suyu koydu. Bu tür yalnızlıklar için çay en iyisiydi. Henüz odaya geçip yerine yeni oturmuştu ki kapının çalınmasıyla irkildi. Beklediği kimse yoktu. Kapının merceğinden bakınca, kapıdakinin Cüneyt olması onu sevindirmişti. Cüneyt içeri girip Sait’le musafaha ettikten sonra odaya geçtiler. Cüneyt’in gelişi ile Sait yalnızlığından kurtulmuştu.

Cüneyt, Veysi Hocadan Taha’nın bir süreliğine evden ayrıldığını duyduğu için Sait’i yalnız bırakmamak için gelmişti. Sait, Cüneyt’in gece kalacağını öğrenince buna sevinmişti. Cüneyt’le sabah namazına kadar sohbet ettiler. Meğer konuşulacak ne kadar çok şeyleri vardı. Saatler ilerledikçe sohbetleri daha bir güzelleşmeye başladı. Taha’nın bir süre ortalıkta olmaması yüzünden Cemaat, Taha’nın yapması gereken işleri de onların yapmasını istemişti. Bu, aynı zamanda daha fazla uğraş ve Sait için daha fazla fırça demekti. Aynı zamanda kendilerinin Cemaat adına bir şeyler yapıyor olmaları, onlar için büyük bir mutluluktu. Cemaat çalışmalarında aldıkları tadı hiçbir şeyde bulamıyorlardı. Ne kadar yorulup uykusuz kalsalar da bu, onlar için en büyük saadetti. Cemaat çalışmaları onlar için her zaman öncelik konusuydu. Ve bu konuda ellerinden geleni yapıyorlardı.

Sabah Cüneyt’le birlikte evden çıktılar. Cüneyt, babasının dükkânına, Sait’de kendi işine gitti. Bugün her şey sıradan gibi görünüyordu. Hiçbir aksilik yaşanmadan hayat kendi seyrinde akıyordu. Ama Cüneyt için hiç de öyle değildi. Dün gece eve gitmediği için babası küplere binmiş, annesine kızmıştı. Cüneyt eve gelmeyeceğini annesine söylediği için babasının tepkisi annesinin üzerine yoğunlaşmıştı. Öfkesine hâkim olamadığından Cüneyt’in dükkâna gelmesiyle babasının şimşeklerini üzerine çekmesi bir oldu. Dün akşamı nerede geçirdiğini soran babasına; “Bir arkadaşımın evinde kaldım” cevabı, babasının öfkesini dindirmeye yetmemişti.

Cüneyt’in babası Cemaat mensubu olmasına rağmen oğlunun ne yapıp ettiğini bilmek istiyordu. Kendisinden habersiz oğlunun Cemaat işlerine alınmış olduğunu düşünemiyordu. Cüneyt’e nerede kaldığını tekrar sordu.

–Bir arkadaşımda kaldım.

–Bu arkadaşın kim?

–Bir arkadaş işte ne yapacaksın?

–Bu arkadaşın Cemaatten mi?

–Evet!

–Oğlum, madem Cemaattendir, ne diye bizi tanıştırmıyorsun? Yoksa bana da mı güvenmiyorsun? Yoksa gizli kapaklı işler mi çeviriyorsunuz?

 Cüneyt babasının sorduğu sorulara ne diyeceğini bilemiyordu. Cemaat çalışmalarından babasına bile söz edemezdi.

Cüneyt, babasıyla yaşadığı sorunlarını Veysi Hoca aracılığıyla Cemaate bildirdi. Cemaat, Cüneyt’in babasının fedakârlığını ve Cemaate olan bağlılığını çok iyi biliyordu. Buna rağmen oğluna böyle şeyler sormasını hoş görmemişlerdi. Cemaat adına yapılan çalışmalardan kimseye söz edilemediğini en iyi babası bilirdi. Buna rağmen oğlunun rahat bir şekilde Cemaat hizmetlerinde bulunması için Cüneyt’in evden ayrılıp Sait’le birlikte kalmasına karar verdiler. Bu karar Cüneyt’e ulaştığı zaman buna çok sevinmişti. Yalnız babasının bu karara daha fazla kızacağını bildiğinden endişesini dile getirdi. Veysi Hoca, Cüneyt’in endişesini gidermek için, Cemaatin babasıyla konuşacağını söyleyince, Cüneyt rahatladı.

Cüneyt, babası eve gelmeden önce evden birkaç parça elbisesini aldı. Annesine evden ayrılacağını söyleyip elini öperek helallik aldı. Sonra da annesini gözyaşları içinde bırakıp evden ayrıldı. Sait, Cüneyt’in yaşadıklarından henüz haberdar değildi. Cüneyt, elinde elbise poşeti ile Sait’in kaldığı öğrenci evine geldiğinde, Sait daha eve gelmemişti. Cüneyt evden ayrıldığı zaman Sait’e eve gelmesini söylemişti. Sait işten izin alıp eve varmadan, Cüneyt ondan önce eve gelmişti. Cüneyt fazla beklemeden Sait’in merdivenlerden ayak seslerini duyunca sevindi.

Sait, kapı önünde duran Cüneyt’in elindeki poşeti görünce şaşırdı. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde, Cüneyt; “Misafir kabul ediyor musun?” diye sordu. Sait, Cüneyt’in gelişine Çok sevinmişti. Taha’nın ardından kendisini yalnız bırakmayan Allah’a hamd etti.

Cüneyt ile Sait birlikte kaldıklarından, işlerini daha erken bitirebilmek için aralarında iş bölümü yaptılar. Taha’nın ardından daha yoğun bir çalışmaya girmişlerdi. Taha sız geçen üç haftalık süre içinde Cüneyt ile Sait birlikte birçok işe imza atmışlardı. Taha’nın bir daha kendilerine katılmayacağını, belki de şu anda yeni bir grupla birlikte çalıştığını bile düşünüyorlardı. Cemaat için bu tür şeyler doğaldı. Cemaat, zaman zaman gruplar arasında değişiklik yapardı. Bunu bildiklerinden, Taha’nın yeni bir guruba gitmiş olabileceğini düşünmeden edemediler. Bu düşüncelerini Veysi Hocayla paylaşınca, Veysi Hoca, onlara işi bittiğinde Taha’nın tekrar kendilerine katılacağını söyledi. Bu bilgi onları sevindirmişti.

 

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar